Ölüm Adın Kalleş Olsun
Kılı kırk yardı sözleri buradan Bağdat’a…
Demir ocak taş dövdü vur ha vur… Vur ha vur. Anlattılar: “duyduk gördük vallahi de billahi" Terini sildi ateşe; ateş demirden gömlek… Çekiç seslerine karıştı çeliğin suya nazlı nazlı bırakılışı. Ana “gitme” dedi, “sen bakma bu döllere! Karıştırırlar ortalığı fitne, fesat” Üçe saydı atın üzengisini çekiştirirken üstünde Üçe saydı; "şart olsun namusa, dile laf uzatanın…" Doruklara sürdü heybetini; gölgesini arkada bırakarak… Gölgesi zor yetişti güneşe, kızıl tana. Acıktı yola düşende Acıktı suya ekmeğe. Koyun devirdi sırtını pek bularak Bıçağı; kana buladı toprağı. Atı rüzgardı uçtu kanatlandı Çimen görmedi altı. Ardı ardına ses verdi nefes almadan. Kan almak lazım gelirdi Başı dik dimdik alnından. Ses vermedi dağlar bağrında kaçağı El vermedi umura. Nasıl dönerdi ocağa, havara, ağıla? Nasıl derdi derdin çaresi yoktur doklarda Doklar beni yaban eyledi kalleşi dost! Heybetinden ağrıdı aklı! Sıska, kılsız olaydı derdi değildi; verilecek hesabın. Ama namı vardı yedi cihan yedi düvel. Kılı kırk yardı kırk gün kırk geceye gebe Sabaha ayaz, öğlene kor ateş, akşama kar. Son bir gayret kırma yarı yolda ümidi. Sürdü atını toz toprak kan revan Çatladı yer, yıkıldı gök Sanırsın tufan Derya çamur. Uzun etme dön gayri Seslendi; “Kanında senin olsun hayatında” Döndü… Dönmez olaydı Ne yer vardı ne yurt. Kim; ne varsa öne almış katıp gitmiş Kimi ocağını kimi kap kacağını. İki kadın bir bebe görmüş; ölü. "Namusa düştük can almaya Can verdik canlar; asırlar boyu..." “Ölüm dedi adın kalleş olsun” |
Ne de -Uzak Asya'dan dört nala gelen atlıları-
Hastane başı, Şht. Polis Hasan Elik Sokağındayız
Yokuşlarından bonzai içen çocuklar İlkadım'a akardı
İlk adımı ATA nı bilmeden eğitimsiz gelecek yakardı
O mahallede gençlerin kavgasının tam ortasındayız
Fena dayak yemişti biri, bir diğeri kaçmıştı etraf kalabalık
Hacı kılıklı bir mahalleli polislere yalakalık yapmak için olsa
"Bu mahallenin gençlerinin hepsi serseri" deyivermişti...
Polis tüm dikkatini adama çevirip gür sesi ile verdi cevabını
"Ben bu mahallenin polisiyim.
Sokağa ismini veren polis Erzurum da kucağımda şehit oldu
bu mahallenin gençleri serseri değil çaresizliğe terkedilmişler
bu mahallenin çocukları polis ya da askerliği meslek seçmişler
(bu konuşma yapıldığı günlerde bu şehre kırk gün içinde yedi şehit gelmişti)
bu şehre kırk gün içinde gelen şehitlerin altısı bu yoksul mahallelerden
sadece biri Atakumdan... Zengin bebeleri polis-asker olmak istemez, zaten siyasetçilerin bebesi de çarıktan çürükten askere bile gitmez.. büyük cami de
el pençe divan, bayrak sarılı tabut ve emzikten kesilmemiş bir bebe sırasını bekler...
Bilmez bu çocuklar
"Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan"
-sadece-
"bu memleket bizim!" der giderler...
belki isterlerdi "bir ağaç gibi tek ve hür"
olmayı ama bir yaprak gibi savruldular
Kucağında bebesi o anneler “Ölüm dedi adın kalleş olsun”
Şiire selam durmak istedim Kaan ali kolcuoğlu saygı ile...