Yabancıyım Bu Kente
Bu şehrin sokakları adam eder adamı
Serseri değilsindir Yürürken en kalabalık caddesinde bu şehrin, tanıdık bir yüze hasret Gidecek hiçbir yeri olmayan biri gibisindir Bütün kapıların kapalı olmasına şaşırmazsın İnsan hayıflanır da şaşırmazmış. Cebindeki üçe beşe yer bulamazsın yabancı gelen, yabancılaşan mekanlarda Asmalı konaklarda, kırmızıyla döşenmiş merdivenlerin kapısında seni bekleyen adam da şaşırtmaz Hep çevrilen, hoop hemşehrim nereye ifadesi tanıdık gelir. Şehrimin süslü caddelerinde insan yığınları geçer yanı başından Hem de selamsız, sabahsız Öylesine… Yürürler… sadece yürürler… Tanıdık bir yüz yoktur içlerinde Gerçekliğin hayalinde kaybolursun Sonra yüzler karışır birbirine Yüzlerini takarsın yüzüne Yüzün karışır Hangisi sen hangisi ben? Küfredersin, kızarsın, dağıtırsın Toplayamazsın… İncinirsin. Bıraktığın yer ne aynıdır artık ne de o bir zamanlar burun kıvırdığın şehir Yürürken dimdik çıktığın, bir gün diye hayal ettiğin, umudun umutsuzluğa dönüştüğü, alnından soğuk terler dökülerek artık, Neredeyim? Ne yapıyorum? Kimim ben? Soruları vardır aklının kıt aynalarında. Ahhh bu sorular! Kafamın içi karmakarışık soru sormak düzlemiyor yaşantımı. Caddeden, ışıklardan insanlardan kaçarak ara sokakları, karanlığı, izbe, salaş, tanımsız yerleri tercih edersin Yer, yurt ararsın… Bulamazsın Bulunmazların dünyasında kaybolursun Aranmaz, aranılmaz olursun Yalnız olursun! Kalabalık arasında boğulma hissi tek başınalıkta cazip gelir önceleri Herkes gibiyim dersin “ne de olsa benden bir sürü var” Fark edersin ki insanın yalnızlığı ömür boyu Kaçılacak bir yer bir kuytu yok Zaten istesen de kaçamazsın! İzini sürer… Kokunu, korkularını bilir… Yalnızlık yakana yapışır hesap sorar Aşağılar… Alay eder… Güler… Yetmez kahkahalar atar... Acır… Acıtır… Bir binanın kenarı tutar yaşama seni! Bir ses; ’atla’ deyiverir Ya da yaşa Yaşamayı mı ölmeyi mi? Seç birini Seçme hakkın sahip olduğun en büyük değer! Seç birini Yaşamayı mı ölmeyi mi? Ve sonra düşünürsün büyük harflerle! Uzun uzun... Duvar duvar… |