Birazcık ilgi
İçimde çağlayan ırmak kupkuru çöle döndü
seni en son gördüğüm zaman dündü ne uzun bekleyiş bu sabırsızlığı yudumlayarak kâh oturup kâh pencerelere fırlayarak hatırlıyor musun ey sevgili her hafta sonu İstanbul’dan Ankara’ya gidip gelişini o zamandan bu zamana ne değişti... İçimde coşan pembe hayaller kurumuş yaprak şimdi yine yolunu gözleyen bensem bembeyaz karanfillerle karlı bir kış günü bana gelen kimdi yaş aldıkça zaten pamuk ipliğince sevmişliğimiz dikkat et kopmasın gitgide inceldi ben miyim bu asabi ters küfürbaz beddua eden bir gayretin bile yok kendi alemindesin sen dayanamayan tahammül edenim asıl sensin benden giden... Sana çok kızmıştım da günlerden bir gün ezmiştim ayaklarımla getirdiğin gül demetini yıllardır anneler günü dışında bana çiçek almayışın bu yüzden miydi kara bir kedi yatıyor klavyenin üstüne yazma bunları der gibi ey sevdiğim sen beni sevdin mi ben seni sevdim mi öyle karmaşık anlaşılmaz bir muamma ki bu sevgi ondurmuyor da öldürmüyor da süründürüyor besbelli... Kedi hal diliyle demek istiyor ki beni sev beni sev ben de seni seviyorum sevgi her canlıda her zerrede bana baksana beni görsene sana sevgimi veriyorum görebilirsen sevgi mevcut her an her yerde zaten alemler sevgiyle yaratılmadı mı öyleyse neyi arıyor da bulamıyoruz sanki kimden alalım yardımı aradığımız hazine acaba içimizde saklı mı... Ah ne tuhaf bir sevgi bizim sevgimiz aşksız şevksiz lakin sonsuz bağlılık şeksiz şüphesiz ellerini özlerim yanımdasındır gurur yaparım önce sen uzat ellerini bana sonra ben uzatayım diye yok yok yalan bu ne gururu al işte uzatıyorum yine gözlerin bir başka mı bakardı yoksa bana mı öyle gelmişti altında mor halkalar donuk bakışların çökük omuzların vicdan azabımdır ben miyim sebebi bütün bunların... Ey aşk uğramayacak mısın bir gün bize de her gün ümidimi kaybetmeden bekledim bekledim yine de fakat donmuş bir su gibiyiz çözülmeyi bekleyen içimizde ağlayan iki minik çocuk sevmeye emekleyen öyle çok kavga ettik ki senle ben öyle çok acıttık ki birbirimizi ne kopabildik ne sağlamlaştırabildik temelimizi bizden başka kim tutar söyle terleyen ellerimizi... Yoruldum sevdiceğim sana dünyanın en güzel sözlerini söylemek isterken ne bu öfke dolu lanet sözleri kendimi tanıyamıyorum artık kim bu kaba saba konuşan yazardım çizerdim kırlarda gezerdim kırlar beton çiçekler demir bembeyaz kalbimde kırgın dilekler içim dışım kir müslüman bir aileye doğmasaydım günah çıkarırdım papazla arınamıyor gerçekte insan ne hacca gitmekle ne de namazla... Muhammedin kalbini melekler yıkamışlar bir küçücük leke kırıntısı bile bırakmamışlar bir insanı merkez alıp etrafında dönerek ömür tüketiyoruz çokça ağlıyoruz gülemiyoruz alışmışız onsuz uykuya dalamıyoruz dönebilsem bir kendime senden kurtarıp benliğimi mutlu edebilsem artık senden hiç bir şey beklemeden kendi kendimi aşabilsem yıkıp etrafıma ördüğüm kalın duvarlardan inşa ettiğim bendimi... Özlüyorum bekledim yıllardır birazcık ilgi belki de beni böylesine perişan eden senin beni benim seni özlediğim kadar özlememe ihtimalindi... Gülhan Çeliktaş |