Gelinliğini Giyememiş Yar Gibisin İstanbul
Ah şu hüzünlü kaldırımların yok mu İstanbul?
Kimi zaman dalgayı çarparsın tokat gibi yüzüne, kimi zaman basıp geçer serseri ayaklar ağlayan gözlerine. Bazen bir martının kanadına yüklersin kendini, bazen simitçi çocuğun kırık tablasına dağılan susamlar gibi… İşte şu "bazenler" var ya şu "bazenler" onlar yakıp kavurur beni. Elimi uzatıp kubbelerinden alsam kara bulutları, silkelesem eteklerinde sakladığın tüm kara tozları. Ah ki ne ah! Gelinliğini giyememiş yar gibi duruşun var ya işte aşk, aslında tam da orada. Bırak, bırak dağılsın zil çalan tüm eteklerin. bırak salınsın beşik gibi görünen tüm köprülerin. Bırak ki yüreğinde kurduğum bağdaşın huzuruna varayım. Bırak ki tüm ninnilerinin sefasında huzurla uyuyayım. Sükûtun gözyaşları ile boğulduğu bir dehlizi besleyen iki bulut gibi çarpışır ya bazı ruhlar, Bırak, bırak ben de sendeki ruh olayım, ben de sana çarpan ruh olayım. Aşk olayım, aşkın olayım... Serpil Çavuşoğlu Tarih : 13/04/2013 - 22:36 |
Gelinliğini Giyememiş Yar Gibisin İstanbul şiirini, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı KUTLUYORUM...