VUSLAT(Selma Pekşen)
Ey feleğimin kara yazgısı!
Yoruldum artık çek elini alnımdan. Ben de daha emanetin mi kaldı ki Mağrur bir gözyaşından gayri. Bir de yüreğimin saklısında acılar Almaya korktuğum nefes var Oy yağmur yürekli gecelerin şıvgını! Karabasanlarım halaya durmuş göğsümde. Ağır geliyorken yüküm yüreğime Nasıl gıpta etmez bu acizlik Taş altındaki Bilal-i Habeşi’ye. Tekbir seslerine karışıp gitmek var Sal şimdi kendini denizlerin koynuna Ebabiller taşlarken zamanın fillerini Çocuk Musa zuhur etsin omuzlarında. Açılır denizler huzura giden yolda. Düşünmeden gir içeri yeşil kapılardan Korkma, kuldan öte yaratan var Ağır mı geldi göz kapaklarına uykular Kurşun gibi patlayan sese kulak ver. Davulları dövülen ecelin düğünü Bugün zahirin ahirle zifaf günü Bırak gözyaşlarını, karışsın kanına Yaşamak kadar ölmekte var Vakti geldi son mevsimi yaşamanın Yolun bittiği yerde başlar uçurumlar. Oysa neler neler vardı daha yaşamadığın Şimdi girme zamanı yalnızlık hücresine. Boş ver hesabın mahşere kalsın, ey can! Orda ağır basar mizan, Ömer’in adaleti var Bir serçe kanadında tutun rüzgâra ömür Durma koş, birazdan kalkar Nuh’un gemisi. Gideceği son yol olsa da yüreğindeki ezginin Varsın gitsin seherdeki erguvani vuslatlara. Orada tüm zamanların tek nebisi Can Ahmet’in şefaati var. SELMA PEKŞEN |