Dağılmışım ben
Düşüncelerim allak pullak
elimde ayağımda prangalar dilimde kilit vicdanımın sesi gittikçe hafifliyor ne yapacağım Yarap yardım et bana ve herkese Aklım karmakarışık sevincim kursağımda bekliyor yılların hızına yetişemedim koşup gittiler halim nice olacak ey Halik acı bana ve hepimize Akıl mantık perme perişan kişisel gerişim damarlarıma yayılıyor akşam sabahı yakalıyor sabah elim sende diyor kaçıyor ne zaman büyüdüm ben Yarabbi aklım ermiyor Duygularım paramparça olmuş hislerim derin dehlizlerde kaybolmuş arkadaşım dostum bildiklerim bir düşman olmuş yönümü buldur Allah benim gibi olanların her birine Gülümseyişlerim ağlamaktan beterdir iyimserliğim on beş yaşımdan kalma eğreti elbise ruhumda terk etti beni tutunduğum değer verdiğim hatıralar da Ey Zülcelali vel ikram kovulanlardan eyler misin diye korkum Bir köşeye atılmış yetmiş seksen seneyi devirmiş minik komidin bir şekerlik eskimemiş kepçe kullanılmaya kıyılmadan saklanmış kaşıklar annem kokan iki işlemeli elbise ve çocuğumun bebeklik elbiseleri ilkokulda yaptığım kurşun kalemle çizilmiş bayram resmim Hatıraların canımı acıtmaya başladığını sarı çiçekleri ve gelincikleri seyahat esnasında izlerken dokunamadığımda anladım tıpkı giden anneme babama abime ve diğerlerine çok özlediğim komşu teyzelere dut ağacına kiraza dokunamadığım gibi Geleceğime ambargo koyanlar kim niçin adımlarımı çekiyor birileri boyuna bırakın tutmayın yönetmeyin yöneltmeyin istemem verin çok önceden kaybedilmiş hürriyetlerimin tümünü alın oyuncaklarımı Dağılmışım ben topluyorum tek tek geçmişin karanlığına dalıp ellerimi kanatarak zaman kırıklarımı kalabalıklara atıyorum şen kahkahalarımla ve sahte sevinçlerimle yalnızlıklarımı alın ey zalimler iyilik maskelerinizle yaptığınız kötülükleri başınıza çalın Artık gülmeye zorlamam kendimi sevmeye de iyi bir insan olmaya da huzursuzluğumu yumuşacık bir kedi gibi basıp bağrıma ağlayarak kahkahalar atacağım gözlerimden fışkırsın yapılan haksızlıkların acı biberleri hastalığımın şifası bendedir yalarım yıllanmış kan revan yaralarımı Çakralarımı açtılar esnedim genirdim bir parça serotoninle neşelendim durduramadım gülmelerimi deli deli bağırdım adeta anırdım sonrası utanç mı pişmanlık mıydı bastırdığım öfkemle çıkan lakırtı sonra ruhumda vicdan kırbacımın kan ırmağını dalgalandıran şakırtı Dağılmışım darmadağın olmuşum ben bir tek ben miyim böylesine dağılan böylesine üzüldüğünü belli etmeyen içi dışına yansımış diyorlardı ya sus konuşma diyorlardı ya artık bahsetmiyorum kendimden anlatsınlar günler geceler boyu acılarını can acıtan hatıralarını yeniden yeniden Dağılmak kiraz çiçeklerince olsaydı yeryüzüne dağılmayı isterdim elbet tüm insanlığa bir ilaç bir deva bin neşe dağıtırdım hemen güller açtırırdım sokak aralarında beton direkler yerine sümbüller serperdim kaygılı insanların yüreklerine Dağılmak bir şelalenin damlacıklarınca olsaydı bütün sokak hayvanlarını alırdım himayeme korurdum insan denen güzel canavardan Kaburgaları sayılan tek bir köpekcik kalmazdı açım diye yalvaran kedicik bulunmazdı su verir tedavi ederdim okşar severdim kimileri gibi huylanmazdım tiksinmezdim Dağıldı bin parçaya bölündü ruhumla birlikte kalbimin saf tertemiz dilekleri gün ışığı gibi olsaydı şayet dağılmak çağırırdım yanıma bütün ipek kanatlı melekleri Derdim ki şu bulutun güzelliğine bakın arındırıyor sanki kapkara yürekleri gökyüzüne uçar uçar en yükseklerden serperdim yeryüzüne mutluluk ekmekleri... Gülhan Çeliktaş |
Nice şiirlere.
Esen kalın.
Saygılarımla.