DEMLENDİĞİM BİR ŞİİRDEN ÇOK ÖTE...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ‘’ben bunu geç anladım. senin için şiir yazacaktım İstanbul ismini ağrı koyacaktım. oysa bir şiir niyeydi sanki yer içer sevişir miydi sanki bir şiir hamsi ısmarlar mıydı mesela bir şiir insana? fotoğraf çektirebilir miydi mesela hipodromda atlarla? rakı içebilir miydi Samatya’da bir şiir uyur muydu kuş gibi başını alıp da kanatlarının altına? oysa bir şiir neydi sanki ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun İstanbul?’’(D. Madak) Düşlediğimden ötesin, Narin yüreğimdeki esintinin Tek suçlususun sen: Semazen varlığım Göğe d/okunup nal topladığım Farazi bir aşkmışsın meğer sen İzbelerde saklı mevsimin tenha yolları Yarım kalan her masalın Son durağıymış meğer pişmanlık… Kanaviçeler ördüğüm şiirlerden Arda kalan imgelerle doldurdum ben Karnımı ve ruhumu: Kan kustuğum gecelere çemkirdim Kardığım sözcüklerden ördüm Duvağını gecenin İçine saklandığım kadar yalnızlığımı Dualarla geçiştirdim. Minnet etmediğim bir Allah’ın kulu Yaren bildiğim sevgilinin Gözlerinden sızan ışığı içime çektim çekeli Çekincelerimi saldım uzay boşluğuna Yüreğin röntgenini de sundum şafağa Şakağıma dayalıydı kalem Elbet içinde kalan son kurşun da sendin Semiren hasretin Sömüren hüznün Bu imkânsız aşkın durağı ve duvağı. Mavilerde saklandığım Pembe çehremde saklı nazenin bir gölge İçine düştüğüm darboğaz ne ki? Dar açılı bir günün sustuğu sergüzeşt iklimlerde Serptiğim yaşın Çarpıldığım mevsimin Çarpa çarpa moraran rakamların Isralar yakamdan düşmediği Bir kerrat cetvelinden hallice. Sarpa sardı bu aşk İmkânsızlığın da kaşları çatıldı Hür bildiğim sevginin tükendiği Şu sefil ömürde ne gördüm ki? Demlendiğimse bir şiirden çok öte. Makul olansa çekip gitmemdi: Çekip gittim de… Çektiğim çileyi saldım kâğıdın berrak yüzüne Azıcık karardı gök kubbe Azıcık da kardım yüreği Karambole giden bu aşkı Yitiren olsam ne ki? Yitip gittiğim değil miydi? Şiirlere âşık olduğum günün birinde… İstanbul çağırıyor beni Ben zaten İstanbul’un içlendiği O üçüncü yaka Kapanması mümkün olmayan bir yara Kaydığım şu zemin ne ki Sezilerimde büyüttüğüm seni Gözümün önünde… Derdest olmuş gün ışığı Darmaduman bu aşkın familyası: Elbet sayısız duygu hüzün gibi özlem gibi Hasretini güncellediğim İmkânsızı mı dilemişim yoksa ben? Yok saydığından öte Bilemedim de senin bir düş olduğunu Bilindik ne mi kaldı geride? El açtığım sadece Rabbim Sinemde saklı tutmuşsam seni ne ki? İzbelerden taşıdığım gölgeleri İklimle buluşturduğum her gün ve geceyi Kalemin de soğuktan tir tir titrediğinden öte Şimdi bir güneş yanığı Olmak vardı Kara kışa nispet eden sıcak bir gülüş Diktiğim olsa keşke gönlün yarası Yarım kalmış bir hikâyenin de üstüne Şiirler yazılmaz mı ha, söyle? Şiirlerden örülüymüş kaderim Şirin yüzümde saklı bir buse belki de Masumca konan yüreğime Elbet meleklerin koruduğu şu nazenin varlığımı En başta kutsamışken Tanrı… |