Zamanın Sessizliği
Zamanın Sessizliği
sessizlik her hanenin avuntusu, insan gölgeleriyle oynaştığından beri hal böyle. kimi devingen oyunbozan kimi çöl, suyu özleyen. her şeyi ehlileştirme hastalığındaki insanın gücü, zamana yetişemedi bir kim bilir. bu kadar çabası bir taraftan yıkılıp başka bir taraftan inşa olunan hayatın gerçeğine gömülü. sesli bir melodram sergisinin savurduğu senaryoydu sanki. vurulmuş kuşlar gibi kanadından yalpalayan ateşlere banıp, teri çoğaltıyor sonuçta. büyük gözlerdeki katarakt bile perdeleri aralıyorken bak gizalem diz boyu. “eşik artın bilmegen, törnü bilmez”* gibi düşüşleri bekleyip belleği bil-eyliyor. boğaza düğümlenen, göğüslere çöreklenen ne varsa sıralı duruyor. yüreklerde epriyip dudaklardan dökülen hep acı oluveriyor. farklı acıların akranlığı aynı küfeleri doldurmaya bilenirken bir süreliğine sesi uyutmak mı gerekiyor? haydi git çığlıklarla kaldıkça ölüm, adım adım geliyor denilecek. saygı zamanını yaşayıp ta yaşına ağlıyor her bir ömür bak utanmadan. acı, paletli cemselerle namluya mermisini sürüyor. ağıtlar yine ah dünyasında siteme duruyor. tufanlarda kalacak gam dolu içiyle nasıl olsa yurt direkleriyle sırt, küpeştelerde çığlık bitmiyor. hüznün vaveylası ne kadarda yakın bir gömü oluyor. yaşadıkça yaşama şevkini kaybeden hep kendine doğuyor. ahh gadasını aldığımın insanı nerede olsa yanında taşıyor sonunu bilmeden. * Türk Kadim Kültüründen İlkay COŞKUN 04.11.2021 |