Rakstedi İstanbul
Kaç yıl olmuş kalem kağıdı öpmeyeli.
Gölge ışığına sevdalanıp mı kararmış ? Sana ne, bana kapiş. Bunca anı, Güzel yazı defteri silgisi tramvalarında in, Şuradan siktir ol git tramvayına bin, Fazla iç ama elimi tut. Ya da aynaya bak ulan. Beyoğlu’nda Kadıköy’de sebil sebil dağıttığın , Kendini tanı. Tanıyabilirsen. Kış kısası kuzey günlerinde, Her veriş bir alışın kısası. Düşüncenin bile sokakta uzunu yatakta kısası. O bunun kocası,bu onun kaymaklısı, ahlaklısı, Ekim, Kasım, otun, bokun zimmetine felsefi , Kronik, katatonik sancısı. İstanbul’da Mayısta, Nuri’nin sıkıntısı, Attila’nın sonsuz bulaşıcı ağrısı. Kaç suçluluk otlattın kim bilir vergisiz, levhasız. Kıytırık zaferlerini içtiğin kadar olmasa da Bu da halis muhlis, Otuz yedi buçuk yıllık kafatası. Eskiden paran vardı. Bar köşesinde blues dinler, sonra pavyona giderdin. O da yetmez on iki buçuk çözerdin, Sonra da tatlı tatlı, Bira, şarap, tekelden konyak, Beyoğlu çikolatası. Kokoreç gibi kuzu oldun. Ama üzülme. Artık yiyemesen de, Tadından yenmiyorsun artık. Sahi biraz ayıksan dolmuşa bin. Hemen en arkaya, Bir kereye mahsus para uzatmak için. O kadar hesap kitap yapacak şuurun kalmadıysa, Beşiktaş’a yürü. Kusarsın, ağlarsın, açılırsın. Bankamatiği, martıları azarlarsın, Onlar da bilmeden seni. Gün ışığında berduş olacaksın yine, Hazırlan ama korkma. Bugün her nedense dünün aynısı. Her gün hep sana , Gönül yarası, akıl paparası. Eni konu , Zaten son cebinde kalan hep taksi parası. DFB. 28.10.21 |