Ahval / yangın kara/lama/sıbu kentin tam ortasına dönüşü mümkün olmayan veda çiziyorum gözlerinden. kaç gece donakaldım meydan meydan bir bilsen, bir bilsen kaidesiz büst ahvalimi tutardın ellerimden.. tutsaydın.. ellerinden baharlar da derlerdim. yaralı eylüller sırtlamış bir ağustos hüznüyüm.. nemli akşamlar basıyor Akdeniz’i, bir sonbahar yüklenmiş Akdeniz, kan ter içinde, ne farkında mağlubiyetin ne de umurunda yengisi.. sırtım başım dağılmış bir Akdeniz, parçalanmış ve bozuk, ekmek parası üstüyüm, efil efil esiyorum dinle beni Çukurova’nın bilmem neresinde usul bir ırgat türküsüyüm. sen yoksan içide dışıda bir şehirlerin ırmakların, dağların, tepelerin rakımları, debileri, renkleri hep aynı.. ha Kızılırmak.. ha Asi.. ha Fırat, ha içine gömülen Erciyes, ha heybeti esrarlı Ağrı, ve hiç kimsesizleri kucaklar akşamları, bütün şehir meydanları delileri ve çöpleri karıştıranları kolumu kanadımı kırar gibi taşlar orospu çocukları! raylar üzerinde trenler altında çocuklarla beraber büyür intiharlar sonra bütün hikayeyi kalabalıklaştırır garların rüzgarları. hala bebeklerin gözüne kaçan tütsüyüm!.. saçlarından başlıyorum kendimi yakmaya, bir yangına döndükçe bahar gibi kokuyorum. meydanı meydan dağı dağ, garları ve rüzgarları adam akıllı oluncaya kadar kentler, yani baharlarında aşklar yetişinceye dek yanacağım ve büyüyecek küskünlüğüm! |
"bir bilsen kaidesiz büst ahvalimi"
tebrikler.