Diyalog / yakamozda ölü balık muhabbeti“nesin sen? çehrende elem sesinde ki eski renklerden nasıl şiirleşiyor kalemine; hüznü ahenkli bir Adem?” kekemeyim diye üstünde martıların çığlık çığlığa döndüğü deniz sırtlarına akşamları ölü balık numarası yapamaz mıyım? kendime şehirden bir hane seçip ışığından yakamozda sererim.. bak işte hane, tutmuşum ucundan dökmüşüm akşamın denizine içinde sen varsın diye.. martılar, insanlar, sokaklar, caddelerden banane!. sonra yine hane sonra çocuk sonra açlık geçim derdi konunun bu kadar uzayacağını kim derdi? “neden ağladı ağlayacak gözler biriktiren masallar anlatıyorsun, hep öksüz çocukların kucağına düşeceğini şart koyarak göğe, düşecek elmalar bağışlıyorsun, sonra hüznünü süslüyorsun masaldan sonra susarak?” gözlerini denizime diksene, çünkü akşamcıdır ve kalabalıklardan firaridir her yakamoz çünkü ağlamaya hazır her göz çıldırmış bir karanlığa yansımak ister çünkü her kadın nedense bir erkeğin omzunun çöken tarafına yaslanmak ister ve nedense her erkek çöken omzunu gizler.. sende işte dokunma pullarıma yâr, hikayesinden sıkılmış ölü bir balığım ben; olabildiğince mundar! |
çünkü akşamcıdır ve kalabalıklardan firaridir her yakamoz
çünkü ağlamaya hazır her göz çıldırmış bir karanlığa yansımak ister
çünkü her kadın nedense bir erkeğin omzunun çöken tarafına yaslanmak ister
ve nedense her erkek çöken omzunu gizler..
sende işte dokunma pullarıma yâr,
hikayesinden sıkılmış ölü bir balığım ben; olabildiğince mundar!
kutlarım