Zamanın Çizikleri
Zamanın Çizikleri
Dilli Dibek bir şövalye ruhu kaynar kazan herbişey. yaşamak buysa sonuçta yaşadığımız pervanelerden belli gerçek. çalkantıyla yolunu çizip kıvrım kıvrım gerçeğine dökülen ırmak misali. boşa lakırdı boşa söz ölümlülerle eksilecektir. ne varsa bereketli iç vurgunluğu, toparlanmak o kadar ağır ki. dara düşecektir elbet çok sesli kahkahalarla yutkunarak. bu gün veya yarın kendini bulacaktır ya. dünyanın her an çevgeni elinde duruyor ha vurdu ha vuracak derken, uslanmaya hiç kimsenin niyeti yok. uğuldayacaktır elbet ölümü cebinde taşıyan. bulutlara değmeyecek başı sonuçta küçük bir habbe kâinatın başında da olsa. bilmemiz gereken sesi değil sözü yükseltmek insanı tekâmüle taşıyacak gerçekte. her şey geçicide olsa, nefsani de olsa söz göreve amadedir. söz ile berhayat oluyor bakarsan dil ne yapsın o zaman söyle. Saye zaman, gerçek ışığın sayesinde yolunu bulup yansımanın gölgesini taşıyor. güneş yanında hep yüzünü seyretmişleri topluyor. hilal kaşını seğirtip aslını kodluyor. biz ki ışıktan medet ummuş bin yılın hasretindeyken, canhıraş cehennemvari ateşlerini dağıtıp mayasını çoğalma derdine düşüyor. güneş, şafak vaktini çağırıyor. uzun gölgelere tutunuyor bak yine takvimler. herhangi bir mahfile yanaşmaya ne hacet insan aslıyla kaim sonuçta. dünyanın tekamülünü zamana hasrederek güzeli bulmaksa asıl hikmet nazarıyla bakılmalıdır. rüyadan hayale düşen hep tül-i emel ya da aslın yerini alabilmenin zehabına ermektir. sonunda yaşamak yaman şey, artıları eksileri yan yana toplayan mıknatıs misali, bir bıçak yaralı çınar gölgeliğine oturur gibi serinlik vuracak yüzüne. Sukut koca bir son ereği can. her şeyi eskitip ağlayarak ilenen müdavimleri sanki. alnına can biriktiren ter soğukluğuna uğramak gibi ipini koparan. iç sese veyahut dış sese kulağını tıkayıp asmak/sızın, iki taşlık arası yaşanan yorgunluğu yüzükoyun yatarak dindirmesi boşuna değil. “kâl ehli değil, hâl ehli olunuz”* doğru sözünü, uykusuzluğuyla kim değiştirir bilinmez. bırakmak bitkinliktir, söyle hangi yar(a)dan toplayım seni. zaman seni her dem tekaüde itecektir, bırak bu kadar nazlı dönmeleri o zaman. ölümün kimi susturacağı belliyken bu kadar gaflet niye. zaman herkesin bekleyeni, çorak yüreklerin suskunluğundan dökülüp artakalan. her sukut tasdik edilmek ister. uzlete düşen can gayreti güdülemez artık, bu daha çok riyazettir. hayat dediğin sükût, uzun kı(s)sa yol yordamı yakındır. * Eskiler İlkay Coşkun Güneysu Dergisi Sayı 132, Sonbahar 2021 |