ÖLÜM KORKUSUMahşeri bir ağırlık çöker omuzlarıma Ganita’da yorgun akşam üzeri Düşlerimde sen Arkamdaysa,sensizliğin ayak sesleri Terk ediyor bir bir eski dostlarım Yetim kalıyor aşina çerçeveler Albümlerde tanımadık simalar Kuşatıyor en güzel hayallerimi Sohbetine doyamadık Tomaç Ağabey Trabzon Bab-ı Ali’si seni benden soruyor “Hadi,buna da cevap ver!” diyor “Başımın belası, hüzün şairim Bu yol ne kadar uzun , Ve gidenler neden geri gelmiyor?” Akçaköy’den Kamil Hoca Ona cevap veriyor Çamlıca sırtlarından en küçük amcam “O benim, en civan yeğenimdir Her şeyi bilir Ama bunu nerden bilsin Daha buraları hiç görmemiş ki Hem sorun öyle zor, Ve daha önce hiç çözülmemiş ki!” İliklerime işliyor ağır ağır, ölüm korkusu Zemherilerde çalan çoban kavalı Kıstırılmış duvarlar arasında Azrail kol geziyor Kol kola girmiş bütün dostlarım, halay çekiyor Suskun bir tarlada Ruhum bedenimden sıyrılmış onlarla dans ediyor Gözlerimden bu gece, isimsiz mevsimler geçiyor Her mevsimde ömrümün bir parçası var Yıldızlar düşüyor göklerden yere Yıldızlar; ömrümün taneleri kadar Ağrılar, sızılar geride artık Acıtmıyor dünyalık hatıralar |