ARKADAŞ!Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bekir Oğuzbaşaran;
Bu sene ( 2018) , Çanakkale Deniz Zaferi’mizin ( 18 Mart 1915 ) 106. yıldönümü.Yuvarlak hesapla yüz yıl, bir asır.Mecit Aktürk, yüzüncü yılı yüz dize ile dile getirmiş.ARKADAŞ adlı şiiri yirmi beş dörtlükten oluşuyor.Uzun şiirinde dörtlükler sıkıcı olmasın diye onlarda çapraz kafiye örgüsünü kullanmış.Her dörtlüğün birinci dizesi üçüncü dizesiyle, ikinci dizesi dördüncü dizesiyle kafiyeli.Şiirde yedi artı yedi duraklı on dörtlü hece kalıbı kullanılmış.Konusunu tarihten alan bu destansı şiirde bazı tarihî şahsiyetlerin de adları geçiyor.Bazılarının adı birden fazla geçiyor.Bunlara bazı önemli yer adlarını da eklemek lazım: Gelibolu, Çanakkale, Mehmet (Mehmetçik), Hindu, Anzak, Rum, İngiliz, Fransız, Avusturalya (doğru yazılışı: Avustralya.), Seddülbahir, Cokbayır (Cokbayırı), Anafartalar, Türk, Mustafa Kemal, Nusret ( Mayın Gemisi), Çanakkale Geçilmez, Batı (Mehmet Âkif’in Garb/Garp dediği), Seyit Onbaşı, Nene Hatun, Söke, Alparslan, Fatih.Şiirde pek çok alıntı/iktibas ve telmih/gönderme var.Bu bir hamasî şiir. Zaman zaman Âkif’in Çanakkale Destanı’nı, zaman zaman İstiklâl Marşı’nı hatırlatıyor.Büyük bir emek mahsulü. Şairimizin gönlüne, duygularına, emeklerine, azmine ve millî duruşuna sağlık. Tebrikler. Selamlar. Vedat Ali Tok; Şiirin bütün kıtalarında çapraz kafiye kullanılmış. Değişik türdeki kafiyelerle ve rediflerle şiirde belirli bir ahenk sağlanmıştır. Şiirin türü destandır. Yalnız Türk tarihinde değil dünya savaş tarihinde de haklı bir şekilde yerini alan Çanakkale Savaşı birçok şairimiz tarafından destansı bir şekilde şiirleştirilmiştir. Bu şiirlerin her birinde Türk’ün yedi düvele karşı olağanüstü mücadelesi dile getirilmiştir. Bu şiirde de şair, Kurtuluş Savaşımızın müjdecisi olan Çanakkale Zaferi ile ilgili duygu ve düşüncelerini dile getiriyor. Mehmetçiğin bütün dünyanın bir olup üstümüze yürüdüğü bir anda gösterdiği mücadeleyi nazmediyor. Telmih, teşbih, mecaz gibi çeşitli sanatlarla şiire estetik bir güzellik verilmiş. “Ne Hindu’su eksikti, ne Anzak’ı ne Rum’u İngiliz’le Fransız öncüsüydü sürünün Avusturalya dahi fırsat bilip durumu Tarafıyım demişti istila kültürünün” kıtası merhum Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine şiirini hatırlatıyor. Bu uzun manzumede şair, Çanakkale savaşında olup bitenleri kendi bakış açısıyla yeniden destanlaştırmış. Kendisini tebrik ile daha nice güzel şiirlere imza atmasını temenni ederim. Erhan Çamurcu; Başlığından başlayarak ilk dizesiyle birlikte İstiklal Marşı havası taşıyor şiir. Ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar diyordu Akif "Yurduma alçakları uğratma sakın" dediği arkadaşa Siz de Arkadaş diyerek başlamış ve Silkelen gel gidelim öteler ötesine demişsiniz. Bu ne mübarek bir davettir. Öteler ötesi şehadet mı ola cennet mi ola. At ve zaman arasında kurduğunuz ilişki ve hatırlama edimini atın yelesinden tutmaya benzetişiniz ilk dörtlükte öne çıkan söyleyiş incelikleri. İkinci dörtlükte zaman kavramını düşündüren çok sayıda sözcük var "tarih, saat kurmak talih durmak" bu sözcükler üzerimden bile Çanakkale’yi okumak mümkün. ÇANAKKALE ZAMANIN SAATİNİN DURDUĞU, TÜRKÜN ONU YENİDEN KURDUĞU YERDİR. Üçüncü dörtlükte yine Akifçe bir ses karşılıyor bizi "Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela" "Anafartalar de dur! Önemi çok bu yerin" dizesi Dur Yolcu şiirine güzel bir gönderme "Sarsılır belki amma yıkılmaz asla bendim" dizesiyle "Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım" dizeleri arasında bir ruh birlikteliği bulmamak hem şiire hem şaire haksızlık olur. Affınıza sığınarak bir dörtlüğünüzle ilgili söz diziminize dair bir öneride bulunmak istiyorum;ancak şiirin ruhunu incitecek bir değişiklik olacaksa lütfen yok sayın gitsin efendim. 20. dörtlüğün ikinci ve üçüncü dizelerini şu şeklide değiştirmek nasıl olur acaba; "Benim her kayboluşum bir doğuma gebedir Bu yüzden de ne söner ne silinir tarihim" Yirmi ikinci dörtlükte "yıldızıma, hilale" söyleyişinde ölçüden kaynaklanmış bir kusur görünüyor. Burayı "yıldızla hilalime" şeklinde yazsanız da üçüncü dizeyi ona göre düzenleseniz nasıl olur acaba. Mecit Bey kusura bakmayın bir merhaba demeden şiiri konuşmaya başladım. Başlı başına bir destan gibi okunmalı şiiriniz. Tekrar yürekten kutluyorum. Nice güzel şiirinizde görüşmek ümidiyle Hürmetler efendim Mehmet Sağlam; Kıymetli Mecit Bey, bu güzel Çanakkale şiiri için teşekkür ediyorum. Tebrik ediyorum. 25 dörtlükten (sizin de belirttiğiniz gibi 100 dize. 100. yıla yaptığınız gönderme de gayet güzel) ve 14’lü hece ölçüsü ile oluşan şiirinizde 7+7 duraklara yer vermeniz kafiye örgüsü (çapraz kafiye) ve kafiye-rediflerle birlikte şiirinizin ahengini ayakta tutan unsurlar olmuş. Uzun bir şiir olmasına rağmen sıkıcı,yorucu bir şiiri değil. Ahenk unsurlarının yerli yerinde olması ve söyleyiş güzelliği şiirin uzunluğundan kaynaklanabilecek sıkıcılığı telafi ediyor. Tarihimizin en parlak sayfalarından Çanakkale Zaferimizi oldukça güzel anlatmışsınız. Çanakkale denilince aklımıza gelen birçok olay, durum, kişi şiirin içeriğinde yer alıyor. Bu yönüyle bir Çanakkale tarihi olmuş da diyebiliriz. Şiiriniz uzunluğu ve ele aldığı konu, konuyu işleyişi bakımından halk şiirimizdeki destan nazım şekline benziyor. Destan bir nazım şekli olmakla birlikte nazım türüdür de. Genellikle 8 veya 11’li hece ölçüsüyle yazılan destanlar 150 dörtlüğe kadar çıkabiliyor. Destanda konu olarak toplumu ilgilendiren, heyecana getiren savaş, kahramanlık, isyan, yangın gibi konular, ayrıca; dalkavukluk, gülünç olaylar, parasızlık vb. işlenir. "Bulut gölge etse de yıldızıma, hilâle Farz-ı muhal kurusa çınarımda bir tek dal Değil mi ki bu millet sevdalı istiklâle Ya bir Fatih çıkarır, ya da Mustafa Kemal!" Bu dörtlüğünüz bana hem Namık Kemal’in bir şiirini hem de Mustafa Kemal’in ona cevaben meclis kürsüsünde söylediği dizeleri hatırlattı: Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kare maderini. (Namık Kemal) Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini Bulunur kurtaracak bahtı kare maderini. (M. Kemal Atatürk) Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun. Sizin de kaleminize, yüreğinize sağlık efendim. Selamlar... * ŞiiRDiLLER AKADEMi’sinden...*
|