SEYRÜSEFER
Beşer denen hamdır özde; insan olur piştiğinde
Ar, âdabı şiar bilir, nefsi ezer, turâb eder Hakiki dost aya benzer; güneş esir düştüğünde Yıldızları toplar gelir, geceleri mehtâb eder. Maksûdu Hakk, Mutlak olan, ukbâ bilir öz vatanı Zamanını sele vermez, kıymetlidir her bir ânı Emânet-i İlahi’yi; "Tabib El Kulub" Kur-an’ı Tozlandığı raftan alır, okunacak Kitâb eder. Tenden içe yıkılan sur iblis için açık arsa Müzminleşmez hata, kusur; mücrim tövbeyle onarsa! Ferasetli bakan bir göz, işitecek kulak varsa Sinden beri ses yükselir, serde us’a hitâb eder. N/isyân ise kalbe çöken, nasip nârdır, nûr ulaşmaz Dilin kârı inkâr iken nasıl olur sabır taşmaz? Vazifesin müdrik kişi, hedef koyar, milim şaşmaz Konuşurken haddi aşmaz; aştığında hicâb eder. Seyrüsefer halindeyiz; menzilimiz yoktan vara Uçma vakti geldiğinde can beklenir "o" gün dâra El Emîn’i dost edinen önde iken açık ara Münkir başlar âh u zâra; zararını hesab eder. Son baharın ardı sıra nefes kesen bir kış gelir Tebessümü çok çehreye kahır kokan nakış gelir Hünkârından emir alan, ecel denen o kuş gelir Hevâsı hoş ömürü düş, hayalleri "serâb" eder. Mecit AKTÜRK |