AZ AZ GEÇİYORUM...
sen çekip gideli bu şehirden
dolanıp duruyorum sokakların çıkmazında usul usul yürüyorum kaldırımlarda acele etmiyorum artık yüreğim avuçlarımda bir o cebime koyuyorum bir bu cebime ... sabahları daha bir durgun oluyor bu semtin haylaz çocukları serçeler daha bir nasipli güneş daha nemli... adımlarım uzuyor, nefesim aynı ritminde tanıdık yüz aramıyorum kimsede kimseyi tanımıyorum belki de yürüdükçe bırakıyorum hayatımı bu şehrin kaldırımlarına yetişmek gibi bir telaşım olmuyor artık ezanlar seslenirken başımı kaldırıp göğe bakıyorum minarelere seslenip içimden ’’ hey! ismimi seslendiğinde kim uğurlar beni ?’’ diyorum ’’ kim sorar birbirine?’’ devam ediyorum sonra gelmiyor yolun sonu yolun sonu sana çıkmıyor pencere kenarlarına bakıyorum begonyaları takip ederek aynı nizamda geri dönüyorum öyle sıradan öyle sonradan işte. artık bir çaba göstermiyorum yaşamak adına nefes al, çay iç, bir lokma ekmek, biraz da uyku yetiyor tüm dünya işlerine seyreltilmiş hayat diyorum usulca sonra sana ait ne varsa sıyırıp atıyorum az az geçiyorum her şeyden renklerden, kuşlardan, sokaklardan, yaşam telaşından en sonunda senden vaz geçiyorum... 18/01/2021 |