Yalan ve ŞüpheAtadan miras kalan, Ya da ölümsüz olan, Hem sahte, Hem kahpe, İki şey var şu dünyada, İnsanın aklını alan: Biri yalan, Diğeri mesnetsiz şüphe... Deseler de, Boğaz dokuz boğumdur, Sekizini yut; birini söyle. Durmaz kuzu kuzu deliğinde, Akıtır zehrini ağızdaki yılan! Tüm kötülüklerin anasıdır, Ruha zerk edilen, Ve muhit muhit hızla yayılan... Belki İftira ağusuyla bayılan, Ve onmaz sanılan, Zaman ilacıyla bulur belki derman. Ya asılsız şüphenin, İçip de zehrini, var mı hiç ayılan? . Sokulur sinsi sinsi, Yapışır bir gece yakana. Uyuz eder adamı, Aklına düşen o sebepsiz kaşıntı. Görmez, hissedersin kımıldadıkça karanlıklarda. Kene gibi emer kanını, Semirir ur gibi şişer başın. Bürünüp kara urbasına; Can atar inmeye yüreğine.... Ve küf gibi yavaş yavaş, İşler ciğerine dek. Delmedik yer koymaz ruhunda, Matkap gibi mesnetsiz şüphe... Nasıl öldürülecek, Nasıl kesip kazınacak ki... Evet, kıpırdar, yürür, büyür... Canlıdır yani, Hatta dokuz canlı... Ama kansız etsizdir şüphe, Dokuzunu da hançerlesen, Dokuz doğurur da her darbede, Doksan dokuz eder tek şüphe. Çok savaşmıştır insan, Ama kaybedilmiştir çoktan o cephe, Evladı gibidir, Nasıl kıyıp gömsün ki tarihe! Var edebildiği insanoğlunun yoktan, Ancak iki şey var şu dünyada, Birisi yalan, Diğeri mesnetsiz şüphe... Necip Zeybek |