Orta Asya'dan Anadolu'ya Türk Tarihi
* Hun, Göktürk, Uygur
"Ey Türk, Üstte çökmedikçe mavi gök Altta yarılmadıkça yağız yer, Kim bozabilir senin ilini, töreni? " Adı Hun, Adı Göktürk ya da Uygur; Ne fark eder; Hepsi aynı ulus, aynı ulu soy. İl kurmuş, töre tutmuş, Ana yurtta binlerce yıl, Nice bey, nice boy… Denince Ortasya, Gelmeli ilk akla Teoman, Atilla. Ve Bümin Han, Bilge Kağan da illa… Daha nice namlı, Nice adsız kahraman, Şeref vermiş, şan katmış Türklüğe, Dalgalanmış asırlarca bayrak. Bulutlar gibi hür, Durduramamış onları, Çinin ne fendi, ne seddi! Tibet, Kafkasya,Çin, Yurtları olmuş Asyan’nın yarısı, Ama artan nüfusu, Almamış demir dağların arası… Ve kuraklık, Kurutmuş nehirleri, gölleri, Ayakları, elleri… Damarlarından çekilince su, Yutmuş o kutsal toprak, Tazecik evlatları, Ve cins cins atları… Kılıç ağlamış, ok ağlamış, mızrak ağlamış… Bir damla suya, Bir cüce ağaca, Bir tutam ota muhtaç, O mübarek ana toprak, Nasıl doyursun bir yüce ulusu! Orman kurumuş, Kurumuş otlak ve yaylak. Telef olmuş sürü sürü koyun kuzu, inek, at, Kırılmış bin bir tür mahlûkat… Tanrı ağlamış, Ural ağlamış, Yenisey ağlamış, Aral ağlamış… Ve iktidar savaşı, Kardeş kavgası, Çin entrikası, Daha da bitmemiş kalleşliğin arkası. Tarumar olmuş ana yurt. Un ufak olmuş Büyük Hun, Göktürk ve Uygur yerle bir… Mete ağlamış, Kültigin ağlamış, Vezir Tonyukuk ağlamış… Güçtü yerini yurdunu bırakıp gitmek, Ama göçtü işte tarihte koca bir millet, Kimi atlı, kimi yaya. Aman vermediler düşmana, Dağları, denizleri ve nehirleri yendiler, Aldırmadan fırtınaya, boraya; Kara, yağmura, doluya… Yürüdü bir millet Orta Asya’dan Anadolu’ya. *Karahanlılar Türkistan, Ezelden, dededen vatan. Kavimler oynasa da yerinden, Kimi Türk boyu kımıldamadı, Vaz geçemezdi çünkü kadını erinden, Yiğidi yurdundan… Orta Asya’nın bozkırları engin, Nice devlet doğdu orada, nice din... Hakka tapmak Türk’ün karakteri, Saltık Buğra Han, Seçti son hak din İslamiyet’i, Kurumadan daha teri, Halkı da toptan geçti, Karahanlıları yaptı ilk Müslüman Türk devleti. Ve Kutatgu bilig’le erdiler Mutluluğun sırrına, Ve Divan-ı Lügatit Türk öğretti Araplara, Türk’ün gönlü gibi dili de zengin. *Gazneliler Çınar gibi ulu, Türk soyunun Memluk kolu, Maveraünnehir ‘den akıp bir nehir gibi Erip Afganistan’a, Gazneli oldu. Ve kurup bir büyük ordu, yürüdü Hindistan’a. İslam’sa bugün Bangladeş Ve hem kardeş hem Müslüman’sa bugün Pakistan, Bilesin Gaznelilerden. Ve Kaşgarlı Mahmut işte bundan, Sultan unvanı kullanan oldu ilk Türk hakan! *Selçuklular Kız almak gibi bir şeydi, Varıp yâd ellere Başka toprakları vatan edinmek Türklere. Ve güneşin doğduğu yer “Anatolia”nın güzelliği destandı dillere. Çağrı Bey gördü beğendi ve döndü bol ganimetle ilk. Ve gözü kamaştı Türk beylerinin. Tuğrul Bey büyüttü, Türkmen Boyu ile everdi, Ve Alp doğdu, Adını Selçuk Bey verdi, O da Malazgirt’te Bizans’ı perişan edip Aslan oldu. Ve açtı Türkün yolunu, O gün değişti Bizanslı güzelin adı,, Evlatları doğuran ve doyuran Anadolu oldu, Ve o gün bu gün Anadolu hep Türk yurdu. Öyle doluydu ki göğsü sütle, Ve öyle candan, öyle kıvançla emzirdi ki ana, Sığmaz oldu Selçuklu kırk saatte ana kucağına, Ve kırk günde konuştu. Kırk haftada yürüdü, Kırk ayda pusat kuşanıp cenk etti. Az gitti uz gitti, İpek yolunu, baharat yolunu dümdüz etti. Ondan soruldu, Kutsal kent Kudüs, Ve tüm Akdeniz sahilleri… Büyüdü Rusya’dan Hicaz’a. Yürüdü gitti Afrika’ya, Daha da ileri. Ve büyüdükçe vatan, Çoğaldı düşman… Başladı Bizans oyunları, Vazife çıkardı kendine Papa… Kimi çapulcu, kimi kont, kimi şövalye ama hepsi Hıristiyan, Oradan buradan toplama, derme çatma ordu, Yüz binlere ulaşıp düştü yollara, Ve geçildikçe Fransa, Almanya Macaristan, Yakıp yıkan sel gibi arttı, Ve aktı Türk yurduna. Ama aşılmaz dağdı Anadolu. Ve geçit vermedi Kılıçaslan, Her yiğit Selahattin Eyyubîydi, Her yiğit Sultan Mesut! Ve iki yüz yıl süren onlarca haçlı seferi, Ve başladı taht kavgaları… Ve Karahitaylar, Fatımiler, ve isyanlar, Ve yine bozuldu Türk birliği, Menteşe oğulları, Hamit oğulları, Candar oğulları, Germiyan, Aydın, Karaman ve Saruhan… Daha da kim varsa oğulları diye anılan, Mantar gibi çıktı ortaya aniden. Söğütte Küçük Bir beylik, Osmanlı oldu oğulları ile anılmayan belki tek ve ilk… Az zamanda bal yaptı ve o da oğul verdi. Hem de ne oğullar… *Osmanlılar Adaletli ve merhametliydi ve vicdan sahibiydi Osman Gazi, Şeyh Edebali’den alıp el, Kurdu Cihan devletini. O da beydi, Ve babası gibi kahraman, Genişletip büyüttü toprakları Gazi Orhan. Çok akıllıydı, Ve bilgeydi çok, Peygamberin övgüsüne mazhar olan komutan. Fethedip İstanbul’u Fatih ‘de oldu, Çağ açıp çağ kapayan Sultan Mehmet Han. Doldurdu hazineyi ağzına kadar, Seferden sefere koşan, İlk Osmanlı halifesi Aklı Selim Yavuz Sultan. Ve Türk gölü yaptı Akdeniz’i, Avrupa’yı eyaleti Osmanlının, Nizam padişahı muhteşem Kanunî Sultan Süleyman. Ve ölümsüzler arasına katıldı: Barbaros Hayrettin ve Sokullu Mehmet paşa ve Mimar Sinan. Ve üç kıtaya yayılıp anlı şanlı cihan imparatorluğu oldu Osmanlı… Ve Fetret devri, Yine İslam’ın şerefi, Şanlı tarihin gururu göğüslerde. Adımlar atıldı büyük, Adımlar ileri. Ama ağır geldi Osmanlının omzuna binen yük. Ağrıyordu kütük gibi şişen başı. Yol yorgunuydu çünkü koca Türk. Kaya gibi duruyordu dimdik, İstiyordu ama gidemiyordu artık ötelere, Yerinde sayıyordu, Taşımıyordu ayakları, Kayıyordu gözleri Ve daha sık bakıyordu artık arkaya. Yatak serdiler altına, Yattı ama uyumadı, Sığmıyordu çünkü cüssesi üç kıtaya. Yeltendi bir ara ama kalkamadı ayağa, Çünkü tartmıyordu ağrılaşan başını, Çok iri de olsa ayakları. İngiliz hekim, Koydu tanısını, Hasta adam, Ulaşmak şöyle dursun menzile, Dönemez artık geldiği topraklara bile. Paylaşmak lazım mirası, Kim hangi mıntıkayı isterse alsın, Ben deniz aşırı ülkeyim Karadeniz bana kalsın! Ve geldi Boğaza o kansız, Yanında Anzak, Avusturya, Fransız, Ve daha da sayısız ulus donanması. Kor düşürdü anaların yüreklerine, On binlerce kınalı kuzunun düşman ateşi ile yanması; Fakat şerden, hayır doğarmış, Çanakkale’de parlayıp yanmasını gördü bir yıldızın cihan! Ve yüreklere su serpti, Asrın dâhisi, Çörçil’in aması olan o büyük Adam! *Türkiye Cumhuriyeti Dünya boyanırken kana, Çöreklendi yılan Balkan’a. Nifak sokup İngiliz Müslümanların arasına, Sebep oldu Arap Yarım Adasındaki isyana. Bir bulut çöktü Yurdun üstüne kapkara, Yas etti yer, gök, deniz, Karalar giydi Anadolu, Yürekler gibi vatan da oldu parça parça. Ege’den girince Yunan, Kuva-i Milliye oldu ilk uyanan: - Bize göz gerek, ileriyi görecek, Akıl gerek, doğru karar verecek… Kelle değil, bize baş gerek, Hani Anadolu cömertti, Ve dağları gibi sert ve mertti hani adamları? Toprağı gibi bereket berekketti kadınları hani? Tutsaklık kader mi, Nerede baş olacak yiğitler, Nerede bizi derleyip toparlayacak o büyük lider? Dile geldi Millet: -Bize baş gerek, El ayak, kol bacak sapasağlam, Hele de yürek. Ama baş kütük gibi, Yönetemiyor koca cüsseyi, Bize baş gerek! .. Daha önce Türk yurdunda Yaşanmamıştı böyle bir gece. Görmüyordu göz gözü Geçmez olmuştu memlekette İstanbul’un sözü. Ne bitiyor, ne bir başka yere gidiyor, Kıpırdamıyordu bile yerinden, Bütün yurdu saran o zehir gibi koyu karanlık. Tükenmişken bütün umutlar, Dalgalandırdı Samsun semalarını Bir ışık. Ve sardı parlak bir yıldızı, Ak pak bir hilal. On dokuz Mayıs şafak vakti ufuklar oldu al al. Büyüdü yıldız, Büyüdü yaklaştıkça ay, Bayrak oldu göğsümüzde, Dalgalandı Mustafa Kemal! Ve haykırdı: Başka yol yok, ya ölüm, Ya istiklal! Ve İnanıp toplandı büyük önderin etrafında Aydın - cahil, işçi, çiftçi ağa, bey… Kadın erkek, Tek yürek olup yürüdü Erzurum’a büyük bir heyet. Ulusal egemenlik kararı alınca kongre, Ana, baba, Amca, dayı, Bacı ağabey Seve seve uyarız dedi biz bu emre. Vardılar Sivas’a. Zengin, yoksul, Şeyh, derviş. Baktılar, Esaret ölümden beter, Yoksa bir ülkede Hürriyet, Orada zillet vardır, Hakaret ve eziyet görür orada insan, Zincire vurulur orada İslamiyet, Yaşayamaz orada Müslüman! Yeter deyip uyandı asırlık uykusundan Başkaldırdı bu zulme Toplanıp Ankara’da yüce bir Millet. Ve kadınlar cephane oldu, Erkekler silah, Ve Patladılar “Allah Allah! ” nidalarıyla, İnledi dağ, deniz, orman, Atıldı yurttan Düşman, Ve 29 Ekim 1923’te edildi Cumhuriyet ilan! Ey Türk Genci, Varlığına, birliğine, dirliğine sahip çıktıkça sen, Delinmez yağız yer, Yarılmaz mavi gök. Yer de sensin, gök de sen! Necip Zeybek |
Helâl olsun Şairimize
Oldukca etkili anlamlı bir
Serbest Kocaklama türü bir eser.
Türklüğümüz Allah'ın bize bir lütfudur.
Selamlar Saygılar