Ronya'ya Mektuplar................................................Güneş Şehrinin Kızı’na Bilirim ölümün eylül yüzüdür baharın koynunda yatan /kan sızan nergisler acının tebessümüdür bağrında yakılan ateşler ve yasak bir türkünün iştiyakıdır mülteci duygular kaç acıyı eskitti bu yazgın şakaklarında soğuk bir namlunun ayak izleri kirpik uçlarında canhıraş bir çığlık gözlerinde insan olmanın hüznü ah dağ çiçeğim dirilt beni! Bilirim aşk ve ölüm bir kadehte sunulur en tatlı intiharlara gebedir şiir yüklü kızlar ve sevdan kadar keskin sevdan kadar kanatan bir hançerdir Azraile sunulan bedenler ah Ronya kan kokuyor yaban ülkemin baharı ölümler doğuruyor beyaz güvercinler çarmıha geriliyor güneşin doğuşu ve en masum ve en çocuksu duygularımızdı baharın rahminden acımasızca koparılan bu son sevişiydi parmaklarımızın son gülüşüydü dudaklarımızın Ronya ah kırılganlığı akşam üstünün ağlat beni! hangi duygulara sarılsam Ronya hangi sıcak düşlerin sokaklarında yürüsem soğuk bir ihanet çarpıyor yüzüme yitik kentin kan kokulu rüzgarlarında yüzü sabun köpüklü çocuklar geçiyor beynimin raylarında elleri kağıt mendilli keklikler ah Ronya ihanetin izbe sokaklarında devinen ruhumu geri al! Bilirim bakışlarında gizlidir tutsak düşlerimiz beyaz tülbentli anaların ak saçlarında bahar ellerinde kır çiçekleri en kırılgan zamanlarda yeşerir gözbebeklerindeki ağıtlar ve kanla süslenen bir zılgıt olur koyu hasretlere bulanan hicranlı yürekler dillerde yasaklı bir şiir olur her dizede bir çığlık her çığlıkta bin öfke! ! ! şimdi yüreğim Ronya Kawa’nın isyan ateşi Şimdi yüreğim yakılmaya hasret bir nevroz ateşi ah Ronya! gidişin yangın yeri gidişin intihar boynu bükük bakma öyle gideceksen eğer can çekişen umutlarımı al da git! Büşra Arslan Meçin 2007 Mart |
Ziya'nın müennes versiyonu gibi. Ya da şavk'ın..
Ataları; " Gutiler, Lulular, Kassitler, Subariler, Huriler, Mittaniler, Urartular, Nairiler, Medler ", Anavatanları; " Mezopotamya " ,
Egemenliği altında yaşadıkları devletler; " Persler, Selefkoslar, Partlar, Romalılar, Romalılar-Sasaniler, Araplar , Kürt Hanedanlıkları, Selçuklular, Harzemler, Moğollar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler, Osmanlı-Safevi, Osmanlı-İran, Türkiye Cumhuriyeti, Irak, Suriye, İran, Rusya "..
.....Olarak gösterilse de, Mezopotamyanın bir çok millete ve ağırlıklı olarak Türklere anavatan olduğunu, ve egemenliği altında yaşadıkları iddia edilen Türk milletinin hele İslâmı kabulunden sonra kesinlikle onlara karşı bir işgalci, bir baskıcı politika değil aksine " aynı halk, İslâm kardeşliği ve vatandaş " bakışıyla yaklaşıp kendinden biri olarak gördüğünü çok iyi biliyoruz.
Türkiye'nin son yetmiş yılına damgasını vuran siyaset ve yönetim anlayışında kimlerin olduğunu düşünürsek bu iddianın kendini yalanlamakta olduğunu görmek zor değil aslında. Çanakkale'de, Sakarya'da Dumlupınar'da yatanların kabirlerinde yazanlar bu konuyu çok iyi aydınlatıyor ama, göstermek istemeyen bir gürûhun kasıtlı propagandasına alet olmak ve görmek istemeyenlere ne söylenebilir ki?
Şahsen, kardeşlik referansını K.Kerim'den alan biri olarak ne düşündüğümü açık açık yazmanın riyaya gireceğini düşünmekle beraber, sessiz kalmanın ise " bildiklerini söylememe vebâli " ile değerlendirileceğinin kaygısını taşıyorum.
Bu yüzden az ama öz yazarak kesinlikle tartışma istemediğimi, kardeşlik duygularının zedelenmemesi adına şairenin beni anlayacağını ümit etmek istiyorum.
İstiklâl mahkemelerinde yargılananların, devrim yasaları ile sehpalara gönderilenlerin bu muameleye layık görülmesinin nedeni asılları ve milliyetleri değildi!
Zulûm düzeni eğer varsa milliyete bakmaz!
Ronya.. Ne güzel isim..
Resimdeki masumiyet adını yürekten almış sanki.
Gamzelerinde kurşunun soğukluğunu değil, dünyanın bütün güzelliklerini resmetmek isterdim.
Ama; Ayşe, Fatma, Leylâ'da ve Hatice de aynı dertten muzdarip !
" Allah'ın (cc) ipine sımsıkı sarılmak, parçalanıp bölünmemek " gerekmez mi?
Gerekmez mi kardeşim !
Muhabbet ile