BİR AVUÇ GÜL YAPRAĞI...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Tutunmazlığa tutunuyorum, bir masalın çürük üç elmasından düşen payıma elbet bir şiir koçanı derken dün denen bir izlekte aralıksız temaşa en çok da küfreden vecizeler üşütüyor tenimi oysaki teni olmayan bir hüzünüm ben ve de titri yalnızlık en çok da acı iken saklı doğasında belki de doğanın doğasıdır kimsesizlik içime hıçkıran bir avuç polen gibi en çok kendime iken alerjim, doktorun verdiği bir kapsül mutluluk iksiri şimdi dolunay vakti, gitmeliyim, azizim ama sancağım da sensin sığındığım da elbet en çok sensizlikle sınanırken ben bana fazlayım çok mu gam hani? Gardım ilham ve sağanak. Tutacağım bir avuç nemli gül yaprağı Az evvel döktüm yaşlarımı ve yapraklarımı Dökülüverdim usul usul toprağın avucuna Yanan bir ışıktan ötesi İman gücüme delalettir kimsesizliğin teknesi Haznesinde umut barındıran kelam Devasa bir sağanak kadar kendine yağan Düşler meclisi Yoksa Mebussan Meclisi miydi fıtratımdaki yangın? En çok da d/okunulmazlığım Hele ki içine hapsolduğum o su küresi… Bir adım ileri üç adımda tükenen ismim Yaldızlı bir gökyüzü ne de olsa Evrenin son fanisi Elbet ışıldayan mevsim İçime yağan her katresi hüznün Güldüğüme bakma sen, azizim. Tutuşan kalem Fendi mi yendi saklandığım kale’nin Hani fethedildiği bilmem kaçıncı asırda Sınandığım kadar sırlarıma müptela şiirlerim. Kavisli bir yol keyfini sürdüğüm zulmün Hükmedilen derviş misali Şiirin koçanı bahşedilen titizlikle Yandığım kadar da yazgıma yazgın Yayın üstünde serili bir ok Ne menfaat bildim hayatı ne fermanım Sonlanır bir gece vakti. Kaykıldığım zeminde ıslıklayan heceler Kalp gözüme sadık bir neferim ne de olsa İndinde göğün konuşlu bir isyanım Kendine kızgın En çok yetemediğim evren Rükûa vardığım her günden serilen kilim İklimsiz yüreğin de ikilem yüklü mevcudiyeti Arsız bir gün devinen Gün yüzüne meyyal gecenin feri Soluk yüzümde ışıyan bir hale gibi Derdimin dermanı da nerede saklı ise hani. Konuşlandım zamanlı zamansız aşka, azizim Sanmak ki; dualarım kimsesiz ve kimliksiz Sürtüşen mantık ve duygu silsilesi Feraha çıkmaksa bir ara Feryadıma aşiyan zeminde hürmetle devindiğim Devrilse de kalem düşüp de ikileme Kalesi aşkın sancağına haiz bir devinim Solan hecelerinde yaşamaksa bilinmezin Elbet şakağından vurulur şafak Attığım adımlarda yaslı bir zemin Kölesi olmak yüreğin yerli yersiz Devrilen ruhuma da kimseler ket vuramaz durduk yere. |