İZMİR DESTANI (Şiir: Y.Özmen, Yorum: Burhan Karacan, Foto: Erdal Biçerli)
Saat Kulesi kadrajda, güvercin kalçasında mavi dil
Şehir hatları vapuru martılar taşır Karşıyaka’dan Gevrekler duvaklanır zengin yele karşı, yolcular mutedil. Mahzun bir mahmuz Konak Piyer, sokulur körfeze Tahta köprüde adıbelli kalabalık, alışkılı çok kişi Tülsü bakışını, Gediz gibi insan akışını görüyorum. Belediye Meclisinde üçgen boyoz, çekilir beş taraftan Suratı kel Bayraklı camlı korkuluk takas eder Konak’tan Apış arasında kelaynaklar, taşır cam sürahide nefesini Sevilir mi kurşun, kurşun olalı, ilk kurşunu ne çok seviyorum. Karıncalar yol bellemiş ardışık yolakları, görüyorum Kancasında kış azığı, umut yüklenir Kemeraltı’ndan Havra sokağına on beşinci asır düşüp uyumuş Kestane alır mı hala Faustina, kestane pazarından. Namazgâhta lodos sarhoşluğu, imbata inat Bir kahve içimi nostalji geçer Kızlarağası hanından Agorayı elinden tutup Smyrna’ya götürüyorum. Kumru yüklü vapur aksırığı vuruyorsa varyanttan Pagos tepesini öpmeden geçer mi hiç göçmen kuşlar Basmane’de at binmiş midir İkinci Murat, zaman küheylan. Limana transatlantik yanaştı bu sabah, sancaktan Kıbrıs Şehitlerine karanfil bırakacak, sepeti gül kokulu Köstekli saatime bir Kordon alıyorum, kalkıp bakıyorum Neler, kimler üşüşüyor yakama, Cumhuriyet bulvarından Karnaval havası taşır mı ceplerinde bu akşam Kültür Park Sebatay Sevi Sinagogu’nda çiğdem satan çocukları seviyorum. Hiç köstekli saate kordon takılır mı deme bakışını değiştir Bu hava, dekor, deniz, kordon, güzellik, dönüşüyor be insan. Narlıdere nar bahçelerini betonladı mı, bulamıyorum Göztepe gözcüsünü vurmuş, şimdi yatıyor körfezde Hatay’da üç yol, üç yoldan ikisi çıkmaz sokak, biri iyi Durdum meydanda, Fahrettin Altay’ı vuruyorum zeminden İncir altı dişiliğini kucaklamış belediye koridorlarında Camcı kahraman çelik suratlı, şerit rozet beratı masmavi Akıl işte, hiç maviden gökyüzüne korkuluk dikilir mi? Çöller sökün ediyor İnciraltı, ölüme ödül veriyorum. Neden göremez Bostanlı vapuru Güzelbahçe’yi, fenersiz mi? Balçova, Bornova, Altınova Smyrna’dan mı aldı taze dişiliğini Meryem ana ayak basmış mıdır Agoraya İzmir izmir değilken Büyük sırrını açmış mıdır Meryem Efes’e, elleri koynunda Çıkabilirsen çık, ne dik, körfezi takas etsek teleferikten Gerisi hükümet gibi, ne mümkün geçmek; düşünüyorum. Termal içiyor İsveçli Nina, şifa sağıyor memelerinden Sahil Evleri, İnciraltı, Ilıcası, Dalyanı, Bahçelerarası, dahası Makyajında yazı kışı, enginarı, domatı, narı, ne yok ne varı En çok da dişiliği uyanıyor çeyizime, üretken ellerinden Ahtımı ödünç alıyorum Sasalı’dan, ucu flamingo pembesi Kabzımal ile oturdum Mavişehir’de mezar taşı yontuyorum. Foça Karaburun’a kesik, testimde aşk taşıyorum Çeşme’den Caka beyi, Cüneyti, Börklücesi merhem sürerken körfeze Efes’in tenini okşamadan uysallaşır mı İzmir, iyi biliyorum. Gediz’i yatağından taşımak güzel bir şey, bir şey olmasına Yakışık alır mı çocuklara, Belkahve’den bir tarih almadan İkinci Murat şerefine kahve içti mi Asansör’de O koca dev Yorgo Seferis’i akşam yoklamasında ıstakama yok yazıyorum Güngörmüş zeytin dalına, ışıkla söz çiziyorum Urla’da Yakamozu Çeşmealtı’nda Yörük Efenin mavzeriyle vuruyorum Direniştir Athena’ya, yevmiyelik ödünç alıyorum düşlerini İzmir değil; yaşamalar gövdesi körfezde büyüsün istiyorum. Şu bizim çocuklar, akademisyenler, okumuşlar, çılgınlar Dokuz Eylül’ü, Egesi, Kâtip Çelebisi, diğerleri diğerleri Menzile birkaç fırça dokunsalar, talaşlı atölyelerinden Dokunsalar şu esere, okşasalar Smyrna’nın gözlerini ellerini Koyların sarışın efelerine, sürseler sürseler sert gülüşlerini Gevreğe, boyoza, çiğdeme yükleseler düş yüklerini Sağsalar körfezin memelerini, börülce, şevketi bostan Kumruma katık yapıp uçardım, kumruyu iyi ki seviyorum. Mizansendir İzmir’de zaman, imbat, güneş, tarih ve dekor Özgürlük emzirir tanrıçalar, Ege’de giyindirir düşlerini Kan dolaşımın sıkıntılı İzmir, yüzün yaralı, biraz da kirli belli Değmediğinden menzili ırak insan eli, ya da Artemis’in elleri Her güzelliğin insanla, tam insanla şen olduğunu biliyorum. Kiraz sapında kınından sıyrılmış mavi bir Kemalpaşa Tireden Sipil’e doğru ağan hüzün yıldızında düşlenir Kuyruk sokumuna dizili taşları Heykel okullu Bergama Pergamon kütüphanesindeyim, iyi ki okumayı biliyorum. Elleri agoraya asılı Körfezde iki yakalı yanık sevda İki yakandadır özlemlerim, Bayraklı’da gevrek yiyorum. Ola ki Sığacık’ta düşlem, Azmak’a düşen bir ak Sakız Her günüme haber saldığımda bir mahrem oluyorum. Kaba gürültü, en ıssız sessizliğidir yaratıcılığın bu kıyıda Açımı değiştirmeye gidiyorum, Kadifekale sırasını beklesin Daha önce vardı Meryem, Artemis’de daha önce vardı bu sayıda Deltaları açtım anakaralara, beşiğimde dört kültür kertmesi Yerkürenin ayak seslerini, aşkın doğduğu yerde bekliyorum. Her güzelliğin insanla, tam insanla şen olduğunu biliyorum. Yaşar Özmen, Temmuz 2015 Narlıdere/İZMİR "Bir Damla Suda Halkalar" şiir kitabımdan... Seslendiren Burhan Karacan, Fotoğraflar, Erdal Biçerli, Y.Özmen |
İzmir'i bilmeyen ben için de çok öğretici oldu...
Teşekkürlerimle kutluyorum kaleminizi.
Saygılarımla.