DİLHAN (DiĞER BİRİMLERDEN BİRKAÇ BUKLE)
Güncelin uğultusu yüzümde alev alev
Ne zamandır izliyorum karanlığın göz kırpışını Beraat etmiş bir eşkıya soyluluğu Yapısöküm çabanın dengesiz kantarı Üst üste yığıyor telve telve süzülen sarhoşluğu Yıkılan her çağdaş yapının yanı başında Nöbetteyim tek başına, ağrılarım aygırlaşıyor Ağzını büzüp susturacakmışım gibi boşluğu. Salt güncelin sorunu değil ki bu Dilhan, göğsüm daralıyor. Aklın tanrılara kurban edildiği günden beri Dönem dönem aymazlığın şimşir çubuğu Pamuk tenine kavgan yüzünü sürüyor… **** Gönül çalmak değil işimiz Dilhan Koşumsuz atları çayıra salmak da Şiir bir sanatsa eğer çağın kıvancını, utancını Makamında dört başı mamur ağırlamak. Bakma sen ucu sivri dizelerime İğneyle kazdığımız dipsiz kuyudan Vargeller hep üstümüzdeydi, biraz da ağırlığından. Ah bir dokunsan şöyle Pandora’nın kutusuna Neler neler saklar, bilir misin? Kim derdi ki gidişler geliş gelişler gidiş olur Sermayesi üstüne yıkılmış süslü bir çember Parselli tünekler, üstünde doyumsuz serçeler. İnceliğine maça papazı sürülmüş bir dönem ki Mahallenin gedikli hırsızı gibi Sokak lambalarına söven, avuç avuç pay kapar Dinden gayri sermayesi olmayan yarı sofistik çocuklar arzı karış karış toplar… Demedi deme, bir sistem niye korkar Dilhan? Şiirden, kitaptan, hukuktan sözün kısası uygarlıktan… ***** Söylesem görür müsün Dilhan, neredeyiz? Kadın eliyle kadınlığın kefeninin biçildiği Erkek diliyle insanlığın şiddete itildiği Güvenliğin, hasıraltında ciğerinin söküldüğü Gün gün ki adalete kösele kılıf dikildiği İklime göre suç, kişiye göre doğru üretildiği Kalçası oynak bir köprüde kına gecesindeyiz. Bu kadar da olmaz akıl dışı desen de Kuzular gibi kınalandık sıramızı bekleriz. Daha söylenecek çok şey var saklama yüzünü Derler ki bulaşır, utanç denen o gamlı duygu Öyle de bulaştığını hiç görmedim ülkemde… **** Şu gün oldu bu denli kaygıya düşmediydi zihnim Aygır tarih yüklendikçe yükleniyor belleğime Bir yetke ki sermayesi öfke, üstüme çullanmış Ruhumu karartansa cehaletin eli sopalı kâhyası Kimi dikmiş gözünü göğe, kimi “Karaüzüm habbesi”ne Kimi suskun, kimi saldırır kurtuluş nüvesine Ne desem anlamsız; duyulsa da yok hükmünde Aydınlığı inkâr; bilgiden değil, bilirim körlükten Ne denge kaldı ne şiraze ne de temiz makam Görmezliğin ayyuka vardığı günler bu günler Çıkmaz bir sokağın ucunda başıboş kurbanlığız Ne kadar uzaksak o kadar bıçağın ucunda duranlardanız Kim ne derse desin, isterse tarihi gömsünler Uygarlığa yolumuz var daha, gökyüzü evim Yürüyelim Dilhan yürüyelim, Nazım’ın deyişiyle; “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim. ” NOT: DİLHAN, yaşamsal deneyim ile toplumsal olgu ve olayların gözleminden doğan uzun soluklu bir şiirdir. ‘Memleketimin mavi sabahından özet geçeyim’ dizesi, ortalama 1130 dizenin hareket motorudur. Kitap bloğumda yayımlanmıştır... siirsarniciyasarozmen.blogspot.com/2021/07/dilhan.html |
Şiirden,
kitaptan,
hukuktan
sözün kısası uygarlıktan…"
Kanımca şiirin verdiği mesajı sırf bu dizelerde bulmak mümkün...
Yetkindi betimler.
Tebriklerim ve saygımla, efendim.