Susuz Mevsimler
İsa’nın avuçalarına çakılan çivi gibi günahkar ve biri ötekine ateş sunmuş bir Tanrı kiniyim bugün.
Meryem’in kederine akıyorum usulca ve kıyamet sayıyorum sen gözlerini kapatınca. Musa’nın geçtiği denizi öpüyorum dudaklarından, bütün kavimler adına. Görüyormusun beni... nasılda gözükmüyorum. -Bu acıların içine saklanma biçimimdir. Yaşamak çukur yerlere birikmiş ve üstüne biz yıkılmışız, biraz eksik... bir at gibi huysuz... Tül perdeler bize sarı mevsimler anlatıyor Parmak uçlarımız kanıyor, biz kanıyoruz, yukarıdan aşağıya doğru bir bulmacada... Su oluyoruz... bir hurdacının tırnak altındaki kir kadar temizmidir... Yaşlanınca barış şiirleri okuyan moruklar...fötr şapka, papyon... gençliğinde emsalin geçmemişse... Bakır renkli bir tastan şiir içmemişse Temizmidir sevgili Nasılda yorgun elleri var biliyor musun Ve Babam, doksandokuzluk tesbihin nazını tanımadan nasılda secde ederdi anneme, daha çok yaşasın diye. İşte öyle bende sesini bir serçenin kanadına bağışlayıp, Anadolu’da bir kadın gülüşüne iliştirip bağlamak istiyorum sevgili. Bunu sen bilmezsin, Tespih bilir, ben bilirim, annem bilir... Kırık dökük bütün atlaslarda peygamberdir himayesiz harfler... Çokça Allah’ı seven. O yüzdendir ecza dolabında saklanır bazı şiirler Ve bir rivayette senin de saçlarına şiir konmuş sevgili... Pynst. |