Buruk elveda
Buruk elveda
Nasılsın diye soruyorsun ya; Sorma Savaş sonrası yıkık bir kent gibiyim. İnanç cesetleriyle dolu meydanlarım. Yüreğimdeki kadınlar ve çocuklar, dağılmış başka yurtların varoşlarına. Şimdi her biri birer mülteci, birer muhacir, yaban diyarlarda Bu sabah, genzimde hüsran kokusuyla uyandım Ellerim şiir kokmuyor artık. Saçlarım, uçuşmuyor aşk rüzgarların da. Ruhum Küba olsa bile, yüreğim ortadoğu yüreğim Filistin civarında Nasılsın diye soruyorsun ya; Sorma! Yarı bulanık denizlerin, çıplak kanatlı martıları gibiyim. Vardığım şehirlerin menzili sen, kıyısı ellerin olsa bile : hiç bir tutuklanmış deniz, yasaklanmış sesinin türküsünü söylemiyor rüzgarın kulağına. Öyle ya düş bitince, kabuslar gelir ardınsıra. Şimdi sende ölen yanlarım için, kuru ve kırık gül figürlü bir mezar taşı yüzdür yüreğinin umanında. Ben gidiyorum yüreğim beni bağışla Tekrar buluşacağımız o sahipsiz güne kadar buruk bir elveda. Nimet Öner |