EYVAHHH
EYVAH
Her yolculuk içinde bir tecessüs barındırmaz, Çıkacağım bu yolculuk bir öncekilere hiç benzemiyor Bu lanetlenmiş insan şehirlerine giden ilk yolculuğum. Kan rengi bir akşam,kül rengi sabahların yaşandığı, Gecelere,geceliğiyle süzülen fahişelerin arsız yüzü Taş bloklara dönüşmüş heykeller, insanlar çırılçıplak, Teşhirciliğe bel bağlamış ortası delik sarı liralar gibi Değersiz hayatlar. Eğer seçme şansım olsaydı,soylu bir akraba olarak Goethe’yi,seçer İki yüzlü düşman olarak kabul ettiğim Napolyonu size verirdim. Ama ben! Binyıl önce Akdenize inmiş atalarım gibi gayretli, Anadolu insanı gibi şerefli,bozkır serinliğinin yaladığı ovalar gibi yürekli, Saplayıp kılıcını çakalın göz bebeğine,atlarını göğün göğsüne süren Şeyh Şamil gibi bir gerilla,cennet koylarında vuslatı bekleyen bir Mevlana Özü sözü bir,mayası adam olarak yoğrulmuş bir yürekte yol almak isterdim. Hiçbir tecessüs duymadan! Atayı ata bildik biz,anayı ana,büyüğü büyük bildik,küçüğü küçük! Erkeği yar bildik,koynunda yattık,şerefsizde ar,kahpede nar olmadık. Sövmedik elalemin anasına,avradına. Kral çıplakmış,sıvası dökük evde yaşıyormuş, Hey hat! ... Bana ne? İçi başka,dışı başka bir adam dua ederken dağılmış, Tesbihinin taneleri,elinde kalmış imamesi… Fesübanallah! ... Bana ne? Sisli sigara dumanında ekşimiş bir ucuz şarap, Zamanı geçmiş zavallı kadınlar sohbeti. Pis,kanserli fahişeler eyvah! .... Bozacak neslimizi.... hande HAGHGOUİ 14.07.2008,p.tesi çengelköy/İSTANBUL |