GELİNCİK
Uzak zamanların,mevsimsiz baharlarında
Gelip açtın GELİNCİK o büyük ihtişamınla. Farklıydın,aykırıydın,yabandın buralara... Nazlı nazlı salınırken bedenin rüzgarda,dudaklarında, Bir sevda türküsü mırıldanırdın yarım yamalak. Duyulmazdı sesin, güzelmiydi değilmiydi bilmiyorum. Esir aldığından günden beri yüreklerimizi, sağırdı kulaklarımız duyamıyordum! ... Bizim kırık kalplerin atıldığı,ihanetlerin su gibi satıldığı, Yalanların cirit attığı,insanlığın yittiği, Adamlığın bittiği,kadınlığın yetmediği çöplükte Ne işin vardı,neden geldin, verdin burada filizcik? .. -Nerden bileceksin,sen, hiç çöplük görmemişsin ki GELİNCİK. Yoksa! ... Kan kırmızısı çiçeğinle canmı vermeye gelmiştin? Can çekişen ruhların,meleği olmakmıydı niyetin? Kadınca kokunla örtmüştün, bütün kokuşmuşlukları da, Gelincik kokuyordu her yer,anason gibi etkili, Bizde geçmeyen bir sarhoşluk haliydi.... Biz seni hep yanlış anladık GELİNCİK! Amber_i misk kokunu anason sandık, dedim ya günâhkardık! -Nerden bilelim buradaki kadınlar böyle kokmuyor ki GELİNCİK. Sen özgür,sen yalnız,sen zamansız ve bir o kadar da Amansız,kör edecek kadar ışıl ışıldın! ... Süreyya yıldızımıydın yoksa samanyolumuydun? bilemedik. Gözlerimizi kör etmiştin göremiyorduk ki GELİNCİK. Işığınla fırladı mezarlarından kokuşmuş cesetler bir bir... Çürümüş bedenlerin vücutları halâ kir... Günahkâr kadınların mosmordu öpülmekten her yeri... Gökten kurtçuklar yağıyor,yer gök kaynıyordu ve halâ, Çamur, irin doluyordu lânetli bedenlere şırınga,şırınga... Sen toprağa tutunmaya çalışırken,kurtçuklar köklerini yiyor, Ama sen bunları bilmiyordun.... -Nerden bilecektin, sen kurtçuk hiç görmemişsin ki GELİNCİK... Tırtılların,kırk ayakların kırkıda sarmıştı tüm bedenini acımasız, Fırsatçı akbabalar yarışırcasına alalaceleyle, Bir pervane gibi dönüyorlardı ışığının efsununda,sarhoş bedenleriyle... Zavallı GELİNCİK bî_haber halâ gülümsemekte... Sahi! .... Neden gelmiştin bu çöplüğe GELİNCİK? Kim atıvermişti tohumlarını havaya? Hangi rüzgar savurmuştu acımasızca buraya? Ah...GELİNCİK ah... Ruhun kirlenecek, hadi git,git! ... -Ama nerden bileceksin sen hiç kirlenmemişsin ki GELİNCİK... Bi_çare habersiz dağıtırken tebessümlerini sağa sola, Art niyetli kargalar bindiler dallarına, Alından al,balından bal çalıp sürdüler morarmış dudaklarına, Masum maskeler takıp eğildiler bir bir önünde... Tavaf edercesine döndüler etrafında el etek öperek... Öyle asil,öyle cömert ve öyle zengindi ki yüreğin Dağıttın dağarcığındakileri,verdin güzelikleri de tek tek, Sütle yıkanıp, ak kaşıktan daha ak sandılar günahkâr bedenlerini.. -Nerden bilecekler hiç sütle yıkanmamışlar ki GELİNCİK! .... Sen! .. Yalçın kayalıkların özgür çiçeği, Pamuk yataklarda doğmuş,atlas yorganlarda büyümüş, Güneş yakmamış,soğuk üşütmemişti seni, Ondandı nazların,niyazların,kış zemherisi ayazların. Güzelliğinle yosma kadınların tek rakibi, Ağzından şehvet salyaları akan, Erkeklerin hayâliydin sen GELİNCİK! Ah! ....kırmızı gelinlikler giymiş nazlı GELİNCİK Ölüm fermanları veriliyordu, yosmaların kokuşmuş ağızlarında Ve.....sen GELİNCİK gülümsüyordun halâ! ... Ciğeri beş para etmez insancıklara, Adam sanıyordun ya ben ona yanıyorum. Ama nerden bileceksin? -Suret’i olmayanları hiç tanımamıştın ki GELİNCİK! Riyâsızdın,duru bir su gibi,her gönüle akıyordu suların, A_bû hayat gibi, sanki zemzem di kuyuların. Uzaktın buralara,yabandın, yasaksızdın. Dağıttın alını,hemde balını,dili bala alışık olmayan ağızlara... Bak! ...Şimdi şehvet salyaları akıyor artık mor dudaklardan, Yosma kadınların memelerinden kan damlıyor. Savaşlar yapılıyor,kanlar akıyor oluk oluk uğruna, Yosmalar,kahpece ormanı ateşe verince her gece, Ortalık cehenneme dönüyor kan kokuyordu, ağır ve ılık. Sen hala bilmiyor ve hala gülümsüyordun GELİNCİK... Bir gün sustun....nazlı nazlı salınmadın,rüzgara karşı direndin, Sonra! .... Eğildin toprağı dinledin! ... Sarsıldı tüm bedenin, Çıkmıştı yüzdeki maskeler ve gerçekleri öğrendin, Telaşlı korkularla hemen gitmek istedin... Ama... Sarmıştı bedenini kırk ayaklı tırtıllar, Hem.... Emanetteydi yüreğin! ... Mor menekşe gibi boyun eğip,na_çar bekledin. Girdap dalgalarına karşı ince bedeninle, Savrulurken bir oraya bir buraya,döküldü kan rengi çiceklerin, Tek tek girdabında kayboldu çöplüğün. Ve şimdi.... Zafer kahkaları duyuluyordu yosmaların sesinden, Kılıçlar çekiliyordu yine en yenisinden... Yalnızdın sen GELİNCİK savunmasızdın,bir söğüt dalı gibi tek. Nereye baksan diz boyu pislik,nereye baksan çöp. İblisti bu insancıklar, Bu nasıl bir körlüktü,nasıl körkütük göremediğin? Uyan GELİNCİK uyan,düş değil bunlar gerçek! -Nerden bilecekti GELİNCİK görmemişti ki insancıktan ibliscik. Uyandı...............etrafına boş boş baktı. Çicekleri dökülmüştü, utandı ve çıplaktı, En mahrem yerlerini elleriyle kapattı, Hüznünü taktı yüzüne,ölmek artık mübahtı Çaresiz eğdi başını GELİNCİK idam sehpasına, İki damla gözyaşını sevdiğine bıraktı! .... hande 29.03.2008,cumartesi çengelköy/İstanbul |
muhteşemdi
beğeni ve takdirlerimle