ELA GÖZLERİNİN SUNDUĞU ZEHİRELA GÖZLERİNİN SUNDUĞU ZEHİR Düşüncelerimi alt üst eden, Çehresi esrarlı ela gözlerin,yine gözlerim de. Konuşurken eriyip giden zamanın ötesinde, İrdeledikçe irdelenen ufuklarında. Yadırgısı olduğum yanlarına, Dokunduğum dudaklarım yanık kokuyor. Sanki beynimi inşa eden tuğlalarım Yerinden oynamış gibi karmakarışık ve düzensiz. Sonu hiçbir zaman olmayan Ruhsuz, dalsız ve budaksız hülyalarımın Yol aldığı istikametsizliklerde kayboluyorum. Tahammül sınırlarını zorlayan, zorla güzellik hallerinde, Ela gözlerinden kahveye dönen, Koyu bir hüzün bulutları çöküyor gözlerime. Bunaltıcı ve meraklı bir bekleyişin Ağır hasarını soluyor yüreğim. Ardı arkası kesilmeyen sendromlarla dolu Düşüncelerden yorgunum. Ardında bıraktığın meraktan habersiz, Aniden gelmelerin, gitmelerin… Hiçbir şey olmamış gibi veda ederken el sallamaların Yüzüme düşürdüğün hüznü silmek ister gibi. Bu gün yine ela gözlerinin, tecellisiz Hicran vadilerinde dolaşıyor hüzünlerim. Bazen cüretkar bir isyanla İçinde bulunduğum çölden, Serabın vahasına düşüveriyorum. Islak bulutlardan bir sığınak seçiyorum kendime Darda kalmış yüreğimin çırpınışları, Fırtınaya dönüşüyor, kabarıyor denizlerim. Bulutlar damla damla düşüyor kirpiklerimden. Rüzgarına düşmüş bir yaprak gibi savrulurken, Ela gözlerinin sunduğu Zehri, şerbet diye bile bile çaresiz yudumluyor yüreğim. Hande HAGHGOUİ 17.02.2009 Çengelköy/İSTANBUL |