O aynanın görünmez yüzüÖlümden başka gerçekler de var hayatta en az ölüm kadar bizden, en az ölüm kadar elzem... O O ölüm gerçeğine benzeyen olgu hangimiz tamamen unuttuk sadece gönül beşiğinde uyuttuk... unut toprağı örtsek de üzerlerine az biraz eşeleyince yeşerir ya, dal dal, çiçek çiçek bırakıp gidene hasretimiz alevlenir ya yüreğimizde ki kor ateş toprak kokar ya kirpiğimizden düşen damlalar işte O’da öyle bir dokunuştur sineye, bir an yanan, bir an sönen O unuttum yalanıyla uyutulan adeta ninni gibi aslında hiç unutulmayan uyumuyan, sadece gözleri kapalı, hep taptaze gül kokan bir dokunsan bin ah duyulur ya yürekten, işte o ses 0 kabuğun altında kanayandır, ılık ılık akan, usulca sol yanımızda göz kapakları ardında ağlamaktır, içine yağmak, çisil çisil bir şiirdir okunası, kısa ve öz, içten ve samimi muhatabının dilinden dökülen, kan damlar gibi gül yaprağına labirentlerinde yorulmuşken ruhun ben sen tarafı tutmayan giderken yüreğime attığın tohumun ben tarafı gül veren fidanın güllerin kokusu ey adını bile unuttuğum sen tüm yollar sana çıkıyor O şiirlerin ilhamı, O yaşama sevinci, O gözlerin saklayamadığı, O yüreklerin hem derdi, hem ilacı, O kabuklarla üstünü örttüğümüz, O kaçamadığımız, O kaçmak istemediğimiz... İşte O aşk! |