EDİ İLE BÜDÜyaşlı adam yanında oturan ruh eşini dürttü bastonuyla yaşlı kadının ayağına dokundurdu yavaşça yüzleri elleri buruş buruş iki sevimli yaşlı insan yazdan kalma güneşli bir gün oturuyorlar parkta yanyana bir bankta yaşlı kadın eğilmiş dikkatle izliyor yerdeki karıncaları "neye bakıyon öyle" diyor adam "daha yeni geldik nereye kalkıyon" diye sokranıyor yaşlı kadın "sağır duymasa da uydururmuş" diyerek gevrek gevrek gülüyor; yaşlı adam.... "az önce simitleri gezerek yiyen çocuklara kızmıştım ya hani! "nimeti yerlere döküyorlar diye" diyor, yaşlı kadın kocasının yüzüne gülümseyerek. yaşlı adam ters ters bakıyor; sinirlenerek "ne hediyesi yine? "kimin kızı evleniyor? "kimin çocuğu oldu? "kim nereye taşındı, yine mi ev hediyesi alınacak? yaşlı kadın gülüyor gevrek gevrek... "sağır duymasa da uydururmuş! Devam ediyor sonra; "çocuklar dökmeseydi simitlerin susamlarını böyle yerlere, bu karıncalar yuvalarına şimdi ne taşıyacaklardı? yaşlı adam; "haa onları mı diyon,onlar tabiatın çöpçüleri... arkasından ekliyor "hadi kalkalım benim ilaç saatim geldi’’ deyince kocası ters ters bakıyor kadın; "çıkarken girmedin mi helaya? iyi hadi kalk gidelim, altına kaçırmadan. kolkola girip yavaş yavaş, koyuluyorlar yola... ağır ağır, aheste aheste..birisi üç ayak, digeri iki ayak; aksayarak yaşlı kadının eşarbının altından görünen saçlarına uzanıyor yaşlı adamın titreyen elleri "yine çıkmış saçların, diyerek yeleğinin altına sokuyor. güneşte sim dökülmüş gibi parlayan bembeyaz incecik örülmüş saçları az ötede oturan gençler, gülmekten kırılıyorlar ikisinin de gözlerinden yaşlar boşalıyor "ne kadar sevimliler ya" diyor biri "körler sağırlar birbirlerini ağırlar! diyor diğeri; gözlerinden akan yaşları silerek... |