Kömün Öğünde
Kömün Öğünde
Dedemin incir ağacı Yüklü olurdu hep dalları Yemişe dururdu Kargası, kuşu, kartalı, kankası Şahini, atmacası … Adıyaman- Besni İlçesi Beşkoz Köyü Ne şirindi akan dereleri … Acaba nasıldır şimdi Otuzbir yılda Üç defa uğradım oaralara Kömün Öğün’de Dedem otururdu Hep tepede Çoban püskülünün gölgesinde Hep rüzgar eserdi Bu tepelerde … Kömün Öğünde Sıra sıra nar ağaçları Batardı göze … Şimdi nasıldır acaba Hayat o yörelerde … Aşağıda Mustafa dedemin Sıra sıra dutları Damağımızda kalan tadı … Sonra uzanıp Asırlık fıstık ağacının gölgesine Kömün Öğünde Diyecek yoktu çocukken keyfimize Beşkoz Köyü’nde Sürekli söylenirdi Veli amcam kürek elinde Kömün Öğünde Veysel amcam uzanır uyurdu Bütün gün çınarın gölgesinde Ümmet amcam ise Acaip bir adamdı Sürekli söverdi herkese Gözlerinin tikiyle Sorunca nasılsın Ümmet amca diye şöyle bir kızarak bakardı ve cevabı şu olurdu her seferinde “Knendime eşeklik ediyorum, Emmi kurban diye” Sonra babam, durup dinlenmek Nedir bilmezdi Hiç bir günde! Adeta yarışırdı iş için herkesle Kemal Amcam ise hep kendi halinde Hafta sonları gelirdi Mustafa amcam köye Aaaah ahh Cuma dayım, Aaah Hüseyin dayım Sürekli çalışırlardı kendi hallerinde Eyüp amca sessizdi Elinde orak, belinde kuşak Çukur tarlasında bir durak Çalışırdı yavaş yavaş berrak! Aaah Ahmet amcam Hala yaşıyor, Ve yaşayan en yaşlısı kuşağının Hesabı yoktur Yeni sisteme göre yaşının Hatçe yengem de öyle Yüreğim, yaşayanlarada Ölenlerde selam söyle … Anam da, Sevgi anam da öldüler Yıllar önce … Köyümüzün en eski yerleşim yerinde Kömün Öğünde Çanlar çalar Beşyüz davar inerdi Kuşluktan süt vermeye … Dereler yeşillikti Binbir türlü rengiyle … Şimdi yanıp kavruluyor Kuraklıktan Benim köyüm de! Kömün Öğünde! Uzanıp uyumak istiyorum Mustafa Dedemin Dutlarının gölgesinde Kulak vererek Veli amcamın Söylentilerine Tekiş dedemin kel kafasını öperek Yüreğimle … Selam söyleyin ey kuşlar Elif Halamın gözlerine Nasılsın acaba Ayşe bibim şimdilerde Selam söyleyin Güllü teyzeme Öpüyorum ellerinden sükunetle Fatey teyzem kudururdu Yanlış bir şey söylediğimizde! Selam söyleyin Esiri amcama Öpüyorum ellerinden Şemşi bibimin Her zaman ki samimiyetimle … Unuttum sandığım O yerlere … Bu gün geri döndüm Kömün Öğüne Oraya gömün demiyorum naaşımı Ben gitmek istiyorum Naaşımla Kayseri ….r köyüne Selam söyleyin selam Tekiş dedeme, Mustafa dedeme Veli amcama Adını yazdığım binlerce Ruhu kalmış soyumun yedi göbek ötesine Sizi de sevdiğim Gül Yanaklım gibi anıyorum Yirmidört saatlik zaman diliminde Ruhumdan selamlar gönderiyorum Beş yıl okul okuyup Onüç yaşıma kadar kaldığım köyüme! Dedelerim ruhu içinde Tekiş Mehmet lakaplı dedemin isminin nerden nasıl bir lakap olduğunu yıllaraca düşünüp dururken, Almanya’nın Frankfurt Goethe Üniversitesi tarih bölümünde okurken bir raslantı sonucu okuduğum Ingliz tarihçi Arnold J. Toynbee’nin bir kitabında rastlayınca Oğuz Türkleri’ne dayanan soyumuzun da bir geçmişin hikayesini de öğrendiğimde gerçekten sevinmiştim. Kütüphaneden, kitap aşırmak kolay olmadığı için ben de o kitabı, pencerede atarak şu anda kütüphanemde bulundurmanın da ayrı bir gururunu taşıyorum. Şiir bu akşam hüzünlü bir anımda ağlarken yazdığım bir iç seslenişin kendimle olan hesaplaşmasıdır aynı zamanda! Ve annemi, babamı, amcalarımı, dayılarımı, babamın amcasının çocuklarını, torunlarını da bu vesileyle ayrıca anmanın ayrı bir gururunu taşıyorum bütün yaşadığım hüzünlü anlarıma rağmen. Okuyan ve yorumlayan herkese saygılar! H. Hüseyin Arslan Frankfurt am Main, den 06/07.04.200 |