Ne zaman bir yıldız kaysa
Ne zaman bir yıldız kaysa
İnceden ,inceye yol çizgisiyle Bir hüzün çarşaflanır Akşamın serinliğinde Bir hüzün ki Gözlerimde senden kalan ateş sürükleyerek tenimi Soğuk terleri emzirir Yırtılır sende üryan,üryan Yaşam diye koştuğun gökkuşağı Ve dökülür kirpiklerimden yağmur Hasretin oyalı kaneviçesi O bir türlü unutamadığımız aşk ki Yıldızların arasından dökülür Hatırlamak bir gece vakti Denizin yosun kokusuyla Dalganın buğusuyla Süzüldüğümüz geceleri Bağrımız da bir zaman sakladığımız aşkı memnun heceleri Aydınlattığı menzilleri O masum ellerimi Ve çoğaltmak seni inci,inci Hiç vukaatsiz sevgini İşte bu noktada ölüp dirilmek var ya Sildiğin göz yaşımı ellerinin Sıcaklığını yaşıyorum şimdi İnim,inim inleyerek titreyen yel Dudaklarımı çalan Gözlerimi buğulayan gül Eski günlere sürüklerken Hangi sayfayı açsam Hangi bahara baksam sen Okuduğun kitapların arasında ben Beyninde kim vardır bilemem Yüreğinde kim Her akşam yudumladığın çayın içinde Çektiğin tütünün dilinde Benim yüzüm gözükür Benim sımsıkı tutuğum ellerim sıcaklığım sökülür Ve kıyısındasındır bensiz yalnızlıkların Suskun duvar dibi haykırışların Perdelerin kapıların arkasındaki akşam ve sabahlarında ben varım Soluksuz koşarım seni sensiz mazilere Yüreğini sil baştan buruşturarak Gözlerini yaşartarak Dilimden dökülen aşkımı hatırlayarak girişirsin incileri inceden kirpiklerinde Vurulursun dağlar kadar zirvelerce rüzgar,rüzgar Ve boğamazsın beni dilinle boğduğun kadar Boğamazsın yar..! |