ÇÜRÜTÜR BULUT,BULUT ESMEYİ KÜF
Çürütür bulut,bulut esmeyi küf
Yalnız gözleri karası Saçları lepiskası İğnelenir yastık,yastık düş düşüş Son umutla açılır perdeler Ve bir kavonoz dipli dünya büzüşür cam kavonoz da Ellerinde sımsıkı tutuğun mahremiyet Ve çatlar bir dağ başı Yağar ahmak ıslatırcasına Devrilmiş kapılar kol gezer Akşamın ilk alacasında akşam Hep bir başka bahara yeltenir kan Sahipsiz mezra Başımı nerede uyutsam naz Soluksuz yaz uyanır Ve yaşamak dediğim gerçek Vurur inceden yalnızlık acılarını Derinden bir of geçer Bir köprü çöker geceye Palası elinde Dili belinde kuşluk vaktidir Kuzuların sessizliği bakırın tendeki rengi Yakama gök bezi dikilmiş bir hayat Vurgundur Yorgun Akar gider göz yaşım Kızılırmağın karanlıklarında Ardından ağlanmamış gün Yağmamış bulut Toprağını öpmemiş tohumdur sonum Geride yaşlanmışlığın dil bağı Uçuşmuşluğun hazzı kalır Gönlümün duvarına yaslı bir kent Ay olur Yıl olur Gelmezsin sen ey sevgili Dönmez Zembilinde Yaşamın aşkla kavgası olur Omuzlarında yar gölgesi Geçer bulut,bulut sarhoş Ve bir başka bulanır yanaklarımda özlem Bir tecir mal peşinde Bir imam ezan Yıkılır ömür beş vakit yalvarışa Haram helal ayrımı yol ucumuz Ve bir yerinde evren kana bulanır Nerede başlar bu şehir Nerede biter Ya seslenişlerden alınmayan cevapsızlık hali Göz ucundan kanayan mahşer Derin mavi masal Kimine kavun yediren dünya Kimine kelek ayrımı Ve tüm acılardan sonra yalvarıp yakarış tanrıya Tüm bunların yaşanışında tanrım Nerede başlar nerede göz gezdirirsin Acılar büyüten kader Nasılda öğütür sayfa,sayfa insanlığımı Bir garibin haraza soluklanışında Ayakkabıları eski Utanıp hayıflanışında ki yoksulluk Ve ayakları olmayanların ihtiyaçsız ayakkabı düşüncesi Hatırlanır mı Ya içi boş beşik İçi boş elbise Bir garip ölüp,ölüp dirilmeler derler Destursuz düşünce Besmelesiz tükeniş Biraz daha hasret Biraz daha mahşer yeri Bir garip fukaralık edebiyatı Bir garip zenginlik Uçurumda bir tutam ota verilen can Canan Kan Dilinde dil bağı Kırbaçlandıkça can Ve bir çalımlık kısrak çiltesi Gölge etme başka ihsan istemem diyen hemşerim Sinop lu diyojen Şimdi kim bilir hangi menzilde güneş peşinde Ben hangi mevsimde Seninle sensiliklerdeyim söyle Öyle özlerim ki tanrım Öyle süzerim ki sevgiliyi Halsiz kalıp düşerim tarihten silinmiş medeniyetler gibi Şifresi çözülse de bir çözülmese de ellerimin Her iki yanım cehennem Her iki yanım yıldızlar ölüsü ve kahretsin çekilmiyor sensiz yar çekilmiyor bu şehir Ölürsem bir gün sensiz sen sevdam sen dik mezarıma kan çiçeklerini KAMİL SÖYLEMEZ |
"Dilinde dil bağı
Kırbaçlandıkça can
Ve bir çalımlık kısrak çiltesi
Gölge etme başka ihsan istemem diyen hemşerim
Sinop lu diyojen
Şimdi kim bilir hangi menzilde güneş peşinde
Ben hangi mevsimde
Seninle sensiliklerdeyim söyle"
Destansı tatta ve gönül sıcaklığı kıvamındaydı...
Sadalamalı duyguları sedalı yoğunlukta duygu yaylasına taşıyan yüreğe saygı ve selam...
Daha da edalı edipçe tebrik...