Otogar Söylencesine zaman bir otogar düşünsem üşürüm. esrimiş yağmurlar gelir geçer gözümden hüzünlü ikindilere bürünürüm, ve seni kaybolan otobüslerin ardından ısrarla sallanan ellere düşürürüm ! el dedimde; saraylar basan bir savaşçıydım saçlarına dokunduğumda, misak-ı milliye sığmaz hayallerim tutuşurdu. kendimi bildim bileli hep uzunca susmayı sevmişimdir fakat saçlarına dokunca durmaksızın anlatırdım; yetişirdi Asya’nın ortalarında bir kızıl elma, kaşlarım tien şan olurdu gözlerin garip tuna, sarar sarmalardık dağlar aşacak yaralı kurdu ve severdik beraber kurduğumuz sınırlara sığmayan yurdu! ne zaman bir otogar dönüşü olsam bütün ceplerimi boşaltır dilenciler! sonra çöker sabahı olmayan bir akşam karanlığın içinde dolaşır kadın sesleri (lanet olsun!..) hiçbir ağlayış ıslatmıyor gözlerini hiçbir ses çınlatmıyor gülüşlerini hiçbir çiçek sen kokmuyor buram buram ve bilesinki mesul tutuyorum gidişini bu kadar pis ve lanetli tırnak arasıysam ! olsaydı bir “gitme kal” diyecek fırsatım ; bu kadar kirlenmiş ve ‘keşke’li olmazdım, gittiğin yol boyunca sabahlara karşı şarampollere yuvarlanmazdım.. |
koca bir şiir okudum.
hüznüme denk düştünüz...
kaleminize sağlık can...