ak alın kara yazıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın -Kaf / es-
kaburgalarım arasında saklıyorum adını oralarda bir yerde yalanımın yakasını topluyor ve susuyorsun öylece!.. alnımın akını yaldızlayan ben; ne beyaz sakallı ermişler misafir ettim rüyalarıma ne de Eros’u bir yerlerden tanırım! özür dilerim kaburgalarım adına korkularımı bırak bana ve artık örtme üstümü Fatıma, ayrılık tastamamdır sevdaysa yarım ben sana kavgayı nasıl anlatırım? -nefes- alnımın tam ortasında eski bir yara izi bahtımın uzayan çizgisini ikiye bölmüş alakasız ama hatırlatıyor ikimizi Leyla dediğin bir çiçek sevdaysa uzun çölmüş -pes- az sonra ağlamayı deneyecek, az sonra sağ omzunun çürüyen ve nemli hikayesini hatırlayacak.. seher yeli ılgıt ılgıt esince avurtları çökmüş bir ihtiyardır gayrı gece, serüveni karanlık savaşçı gözyaşını ağaran bir şafaktan saklayacak, en iyi yaralı bir bülbül bilir gülden utanmayı; aksayan yanlarını esmer yüzüne gizleyip şafaktan utanacak.. ve titreyen elleriyle yakacak cebinden çıkardığı sigarayı ağlamayacak!.. tütünden sararmış dişlerini sıkacak!..
ve çokça gerçektir acının miras bıraktığı alnımdaki beyaz!
bak şehri sağıyor yiten kadınlar geceye çise çise dökülüyor dökülüyor aşk dediğin.. sen, biriktir gar(i)p sancılarımızı ilk heceye inatla düşürmesin hikayemizi gözlerin, hadi yakala yalanımdan da çekiştir beni biraz... şuursuz üflenmişse, kızılca kıyametler çağırmaz Sur! kuyruklu yalanımı (k)aydırırken karanlık gece günahım çöken duvarlarına hiç uğramamış gibi ensemde nefesini tut ve kal öylece.. peşime düş, sırtıma meylet keskin hançerini beni hiç beklemediğim anda onmaz yaralarımdan vur! allan ve pullan bir seherde tabutumu sırtla toprağıma tohumlar düşürecek neşeli ağıtlar yak, düşün ki omzuna nasıl yakışıyor ölü gülüşü.. eni sonu bu cinayeti saçına düşürecek bir ak kürek kemiğine yel değecek üşüyeceksin bir akşam üstü yıllar sonra beni yaralarımla değil tebessümümle hatırla! |