râmnefesimi rüzgarında susturduğumdan beri ağlak masalların derinliğine düşüyorum ve şakaklarımdan yağıyor zaman dilsiz suretler ayrılığa tararken saçlarımı kaç asır geçmeliydi arşı titreten duaların kabulüne kalbime yara olan yazgım da silinmiyor sanki tebessümler kayboluyor kırılgan parmak uçlarımın iminde -ağır kanamalı sus oluşlarım topuklarıma diş bileyen bu acı kalp sancısına râm olan cümlelerle gülüyor bana ama yakındır âmâ gözlerimin kirpiklerimden ayrılışı gri akşamlara demirlerken yüreğimi başı boş sokaklar topluyorum ay ışığında ömrün geçtiği tüm yollar zifir ağrılı güncelerin ayazında tıkandı an belki de son yolcusuyum içimin içine içine kaçan .... aldırma yine de aksanı ağırlığından taşan sözlere yıkık sancılara yamaç olmuş gözlerinim ben buzullara sığıntı kırlangıçların yorgun bir ömrü taşıdığı gibi taşırım başını belli ki korlaşmış anların hapsini adımlıyor vaktin gerisinde kalan ayaklar -sebepsizliğine aldırmadan kuzeyinkızı/..... |
yolcunun olduğu gibi yolun da bir kaderi vardır bir menzili
insan en çok kendine yol alır
en çok kendine giderken kaybolur
en çok kalbi sonra aklı ve ayakları yorulur
yolun açık ola
saygılarımla