Çoban (13)
Rezil Uyku
kuşluk vakti kuzuları artık, gölgeli ağıla kapatılmış koyunları kuzularına akışmış koyun çanları, melemelere karışmış toz-duman ortalık çoban çoook.. çok! gerilerde kalmış .. yorgun.. evine gelip; daha pabucunu çıkarmadan sürüden ayrılmayan köpekleri yallanmış kendisine de yer sofrası hazırlanmış tahta kaşıkda tapteze sadeyağ, çobana ayrılmış taze yayılmış bir toptas dolusu ayran .. ya da bastırıktaki toprak testiden su başındaki şapka tutularak içilmiş yeni yeni terlemiş bıyıklarını elin tersiyle silmiş toptasdaki ayrana ekmek kırılmış; doğramaç yuka ekmekten taze peynirli çomaç, ya da nor’a pekmez karışmış.. çoban aç! çökelek ya da kese yoğurdu, yeşil pıransa yaprağı, yağlı dolaza iki yumurta biber, kumpir cırt firengi arar gözleri haşlanmış yumurta dürülmüş belki “hurdan iki bişiy yeseydin ha!, dağdan geldin, garnın açdır gelivi” “gene uyur kalırsın hinci” uyusa mı, yoksa kahve “mahana” mı edilse de bir şekilde köyün ortasından geçilse! merdivene yaslı deyneği; eşekden indirilen kepenek bir köşede, boşaltılır kekik dolu heybesi çam sakızı çoban hediyesi .. serilir güneşin gözüne darmadağınık dağarcığı, yanyana asılır tüfeği, harbisi, av çantası kuru ekmekli azık torbası yeniden doldurulur, sekideki deliğe konur testi, çobanın matarası, yel alır, soğur depreşir, yavuklusu üstüne hülyası sinekleri kovalamayı unutur .. kuzular melemeyi keser, çanlar susar kapının önünde köpekleri kuyruk sallar bekleşirler doymamışlar yala depite, anası oraya-buraya koşuşturmakta telaş içinde çoban, sürü ve eşek ve köpekler evde! bir yavuklasına hasret duyar .. yazlaya kendini zar-zor atabilmiş çoban ne yastık arar, ne çarşaf, ne yorgan, sedirin bir köşesine uzanıvermiş boylu-boyunca bir “rezil uyku”ya başlamış çoktan kalaklı şapkası, düşmüş bir yana, bir de şu kahrolası sinekler olmasa .. yüzüne, kollarına, açık paçasından baldırına uçup uçup, konmasa örtülüverir bir yazma baldırlarına, bir yazma daha başına gücü yetmez olur kara sineklere kolunun birisi saklı başının altında, diğeri kendinden uzakta sere-serpe . sol eli, yanağıyla ezik diğer eli ayrı düşmüş, kendinden uzakta arada bir yüzünü kolaçan etse de yüzüne konan sineklerden bezik hülyaları devam eder rüyasında kol düğmesinin kalıbı çıkmış yanağına yüzünün teri karışmış yenine, küflü toprak kokulu bağcığı gevşek pabucunun biri ayağında, paçaları, yün çorabı eğilcen bıtırak dolu çoban mışıl mışıl uykuda uyumaz, uyutmaz yavuklusu .. belki; yeni kuzular, dünyaya geliyor rüyasında belki de; en güzel koçu kurban sürüsüyle gidebildiği kadar gidebildiği kadar dünya çocukluğundan beri sürüsüyle oynaşır rüyasında bir dilber koyunlarını sağar, dilberin yavuklusu çoban .. kızı anasının eteğinden tutar oğlu kara koçun boynuzlarından kendisi koçları al kırmızıya boyar daha nice güzel düşler kurar daha neler düşler çoban uyanmak istemez rezil uykusundan .. besiye çekilir sürüdeki bütün kuzular çobansalık alır körpe kuzulardan sürüsüyle gidebildiği kadar kocaman bir dünya, koskocaman sürüsüyle oynaşır, rezil uykusunda çoban o tutar, yavuklusu koyunları sağar rüyasında bile çobandır; çoban Resim Burdur Bucak Yörükleri’nden |
Kalemin susmasın
__________________________Selamlar