Küre’den Düşe Şehir
Küre’den Düşe Şehir
durgun akıyor yalı boyunda zaman, ufuk önü yamaç akşamın kızıllığında sevdanın demi, sarmalıyor hale yaylaların eteklerinde yayılan rengarenk seremonide avlu önü fesleğen,ayın şavkında saçını tarıyor güzel güneşe dostluğumuz gibi yakınız buğulu düşlerinize neon ışıkları sarılsa da şehre, maziden gelir türküler mevsimin yönü esenlik, cennet bahçesi önümüzdeki İlyada’dan beri okunan efsaneler seni taşır Okenaus ruhunu üfler, taşına toprağına ve yaşanmışlıklarına Kraliçe Amastres ve İskender suretlerinde yolcuyuz aheste gezeleyen tarih yalnızlığında yaşanan yılların yiğitliklerini duyur çağlara, doğan günlerin ardından cengaverleri karşılayacak hazırlıktadır meydanların Zoni yamaçlarında seyreyler bulursun kendini biran her mevsim güz, her bahar eylül sevda labirentinde ağırbaşlılığını taşıyan yepyeni bedestenlerini diriltip pınar başında, ya da kayıp bir sarnıç önünde gezinir Kuşkayası sessizliğinde güzeldir ölümün acı yanları nereye bir yağmur düşse,tenimde hissedilir serinliği çağlar ötesinden kutsanan düşler,toplanır efsununda ne yapıp ne edip, hep birlikte düşeriz yollarına dahi yarınına doğrulup, şöyle bir süzül Küre’den aşağıya gizemle yoğrulan dünya,uyku derinliğiyle gezeleyip havarileri toplayan genç bakireyse pekiştirir sınırları delişmen çağlayanlar kıvrım büklüm, akışıyla dingin ağız kuruluğunda yudumlanılan şarap diriliğindeyiz her yüz yılını yaşadığım, ikonaları toplanan şatoların çan sonrası ezan sesinde kulağım.Ben daha ölmedim gömülüverir hayallerin bir kestane ağacı yalnızlığına süzülür sukuta, mermer soğukluğu parmak uçlarında asude mevsimden arta kalan ayaz darkapılarda üryan asılı kalır kirpiklerde cemreyle doldurulmuş küfeler ocakbaşı mangalı gibi tüten başımız sancıların tanığı sırküpü çocukluğumdan düşerim Anadolu anaçlığına sözün son deminde aşka bulanır pervanesi kelebeğin sarıya boyatır sfenksleri özgürlüğü taşıyan Sesamos kadrajında hayal gemileri yüzdüren Fatih’in izinden fermana başımız eğik, talihimizle barışık ömürdeyiz önümüzde aysız deniz, arınırız Küre’nin yamacında salınır tüm kıvrımlarıyla erguvan şefkati koynundan sıcak yanlarımızda ısınır, ahşap yapıların kucağında rengarenk aslında hayat film şeridi kayda geçtiğinde … duruşun avucumuza konulan inci,Karadeniz suretinde kanyonlarınla ıslanıp,Ulukaya şelalesinde besleniriz İlkay Coşkun 11.08.2012 |
Güzel şiirdi, beğeniyle okudum. Şairimi KUTLUYORUM...Nice güzel şiirlere...