Susbir sus kaldı aramızda sonrası bolca kulak çınlaması ve kararmış bir çift göz sonra birden tabut oldu bedenim ağır soğuk ve acımasız bir tabut kalbimi gömdüm ben de içerisine inanır mısın az biraz da gözyaşı döktüm hani âdet yerini bulsun diye kalakaldım gidemedim az biraz bile ağır gelmişti ayaklarıma o soğuk tabut yığıldım bir kaldırım taşının üzerine ezilip altımda çığlık çığlık bağırdı zavallıcık bir ağıt geldi yerleşti derken ağzıma kendime kendim için yaktığım bir ağıt titriyordu sözler ağzımda yanlış anlama titreyen dudaklarım değildi titreyen umutsuzluk o an umut şarkılarda ya da masallarda anlatılan eski bir hikaye gibiydi artık ölüm ise gözlerimin içine bakan en gerçek kişiydi ve ben hiç mi hiç korkmadım anlıyacağın bağımsızlığını ilân ettim artık kalbimin kimse ses edemiyor ölü ölü bakışlarımdan korkusuna bir soran olmasın diye göğsüme adını kazıttım iyice ayrılığın acısıdır artık benim dokunulmazlığım |