Lamia
lamia
yorgundu kadın soğukla yoğrulmuş gözleriyle cengi oynanan, nara atılan sokaklarında sunağında saklı gül kurusu yalnızlığıyla delişmen bir sessizliğe büründü kalabalıklardan süzülen kaypak bakışlardan fırlayarak kızıllıkta yayılan karanlık misali en mahrem gecelerin gizeminde bile öncü arzularının enkazındaydı oysa çarmıha gerilmiş umudu elinde tastamam huzursuzluktaydı ten çekiç vuruş öncesi kırıldı kırılacak testi oturdu kabahatli yerinde yarını zehirleyen bir adamın kadehinde yalpalayarak aktığı sinesine mayasını tutturan ırmak misali mayın tarlasının tam ortasında tavında dövülen demirdi aslı kadın yorgundu peşine düştü düş kurgusunun el değip de kapandı deniz mavisiyle kumların sıcaklığında sararan bedeni naçar ellerin avuntusundaydı üç vakitten fazla tuttu dilini bağrı yanık üç kuşak içinde yakiniydi iç çekişlerinin ve bir asır kaybedişin nev baharı küreleyen mevsimlerdeydi koskocaman bir hikayenin doğurduğu töre kaçkını gelindi vazgeçilen yılan zehrinden almıştı nasibini ve de hamileydi… İlkay Coşkun 12.11.2011 Mühür Dergi – Sayı 38 Şubat- 2012 |