HZ. MUHAMMED'İN ÇOCUKLUĞU
Hz. Muhammed, beş yüz yetmiş birde doğdu
İslam’ın nuru küfrün zehirli sarmaşığını boğdu. Doğduğu gece, cihan nur ile doldu, Küfrün zehir kusan nefesleri soldu. Kisra Sarayı’nın direkleri sarsıldı, İslam’ın tevhit bayrağı göklere asıldı. Ateşe tapanların bin yıllık ateşi söndü, Küfrün ateşleri, bedenlerinde söndü. Dalalet, onların paramparça olacağına işaretti, Zaman geçtikçe, şirkleriyle birlikte eritti. O, faziletçe üstün bir sülaleden geliyordu, Soyu Adnan’dan Hz. İbrahim’e dayanıyordu. Dört yaşına kadar Sa’d kabilesi aldı, Sütannesi Halime’nin yanında kaldı, Halime’nin evi onunla rahmete daldı. Altı yaşında annesi Âmine ile Medine’ye gitti, Akrabaları ve babasının kabrini ziyaret etti. Dönüş yolunda annesi Âmine vefat etti, Ümmü Eymen, onu dedesine teslim etti. Altı yaşında; anne, babadan yoksun kaldı, Abdülmuttalib torununu himayesine aldı. Sofraya onunla birlikte oturup yemek yerdi, Muhammed olmadan bir yere gitmem derdi. Onu Kâbe’nin gölgesindeki mindere otururdu, Dârünnedve’deki toplantılara yanında götürürdü. Bütün davranışlarıyla O’na baba şefkati veriyordu, Onu mutlu etmek için can ve başla çalışıyordu. Abdülmuttalip seksenin üzerinde seyrediyordu, Sekiz yaşındaki torununun himayesini düşünüyordu. Oğlu Ebû Tâlib’e emanet ettikten sonra vefat etti, Ebû Talip, ayrım yapmadan onu çocuklarına eş etti. Ebû Tâlib, Abdullah ile anne-baba bir kardeşi idi, Yeğenini kendi çocuklarından daha fazla sevdi. Uğurlu olduğuna inandı, iyi yetişmesini sağladı, Çıktığı ticari seyahatlerinde onu da yanına aldı. Amcası ticaret için Suriye’ye gitmeye karar verdi, Hz. Muhammed de amcasıyla birlikte gitmek istedi. Yeğeninin ısrarını gören Ebû Tâlib O’nu yanına aldı, Kervan Suriye topraklarındaki Busrâ’da konakladı. Buradaki manastırda Bahîra adlı bir rahip yaşardı, Onun ilmi ve bilgeliği Arabistan dışına taşardı. O, Muhammed’in İncil’de gönderileceğini müjdeledi, Muhammed’i dinleyince son peygamber olacağını söyledi. Bahîra, başına gelebilecek tehlikelere dikkat çekmiştir, Onu iyi korumasını, Ebû Talib’e tavsiye etmiştir. Ebû Tâlib, bunun üzerine seyahatini yarıda kesti, Ticaret kervanın yönü, Mekke’ye doğru esti. Hz. Muhammed (sav), on yaşlarında idi, Kalabalık aileye sahip olan amcasına verildi. Ona yardım için bir süre çobanlık yaptığı bilinmektedir. Peygamberliği döneminde bu hatırasına atıfta bulunmaktadır. “Hiçbir peygamber yoktur ki koyun gütmüş olmasın” buyurmuştur. O, kendisine emanet edilen hayvanları güzelce doyurmuştur. Ashâb: “Siz de mi koyun güttünüz yâ Rasûlallah?” demiştir, “Evet. Ben de Mekkelilerin koyunlarını güttüm” demiştir. Ebû Tâlib’in saygın hanımı Fâtıma bint Esed idi, Ona kendi çocuklarından daha fazla ilgi gösterirdi. O, büyüdüğünde Fâtıma’nın iyiliklerini hiç unutmadı, Onu Medine’deki evinde her zaman ziyaret ederdi, Zaman zaman orada öğle uykusuna yatardı. Yaşamış olduğu güzel hatıralara dalardı. Yengesi vefat ettiğinde çok üzülmüştür, Ölümünde derin üzüntüye bürünmüştür, Gömleğini kefen yapıp ona bürümüştür, Cenaze namazını da kendisi kıldırmıştır. Ona şu sözleriyle vefa duygusunu göstermiştir: “Ben onun himayesine muhtaç öksüz bir çocuktum. O, kendi çocukları aç olduğu halde beni doyururdu. Kendi çocuklarını bırakır, benim saçlarımı tarardı. O, benim annem gibiydi, o benim annem gibiydi.” Ebû Tâlib, hayatı boyunca onun yanında yer aldı, Onu koruyup kollamak için elinden geleni yaptı. Cahiliye Dönemi’nde Araplar arasında savaşlar çıkardı, Kardeşkanı, günlerce, aylarca, yıllarca durmadan akardı. Öyle ki, kan dökmenin yasak olduğu haram aylar vardı, Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Receb bu aylardandı, Bu haram aylar da bile savaşlar durmadan yapılırdı, Haram aylardaki savaşlara, Ficâr savaşı adı verilirdi. Gençliğinde böyle bir savaşa katılmak durumunda kalmıştı. Kureyş-Kinâne ve Kays-Aylân kabileleri arasında çıkmıştı. Amcalarıyla birlikte katılmış, ancak fiilen savaşmamıştır, Amcalarına ait eşyaları korumuş, ayrıca gelen okları toplamıştır, Okları kalkanla karşılayıp, toplayıp amcalarına vermiştir… Hz. Muhammed (sav), yirmi yaşlarına basmıştır, Bu yaşta Hilfü’l-fudûl adı verilen antlaşmaya katılmıştır, O, Mekke’de Kureyş gibi ticaret ile meşgul olmuştur, Bu dönemde ticaret amacıyla seyahatlerde bulunmuştur. Muhammed (sav) çevresinde iffeti, mertliği ile tanınmıştır, Merhameti, hak severliği ile insanların kalplerine kazınmıştır. Ticaret hayatında doğruluğu ve güvenilirliği tescillenmiştir, Araplar tarafından, “Muhammedü’l-Emîn” sıfatı verilmiştir. 12.06.2010 Akdağmadeni |