ÜSKÜDAR’IN GÖRDÜKLERİ-II
İnsanoğlu yaşamak için rızkı yemiyor,
Tıpkı hayvan gibi yemek için yaşıyor, Bir gün ben de ölüp gideceğim demiyor, Hâlâ hakka gelmiyor, kene gibi emiyor. Unutma! Zaman her şeyin gerçek şahidi, Hayatı anlamlandırır yüce Rabbin zahidi. Hiç ihlasın mealini ihlasla okudun mu? Orda Allah ne buyurur diye sordun mu? Rabbin için sen aklını hiç yordun mu? Sorular, sorular ve düşünceler dünyası, İnsanların dünya için kurduğu hülyası. Kendi peteğinde, kendin yap balını, İnsanların hayrına aç yardım dalını. Yemeğini kendin pişir, kendin ye, Benim elimden gelen işte budur de. Ele hiç güvenme, zehir katar aşına, Aradan çıkarıp sürme çeker kaşına. Yaratan, ne de güzel yaratmıştır cihanı, Gafil insan, anlamak istemez bu cihanı. Bana değmeyen yılan bin yaşasın misali, Kabuğunu çekerek sığınır kendi hücresine, Kendini toprağa adamış kaplumbağa misali, Başıboş gezip de durur, yerin en ücrasına. Kan akıp gidiyor artık gelmez yerine, Zehirli iğne pek mi pek saplandı derine, Batan yer tek ama ağrı bütün vücûdun, Bunun nedeni Rabbine yapmadığın sücûdun. Tutamazsın sen onu yürekten aktığı zaman, Asla vermez dininden düşmana karşı aman. Mesafe farkı yapma, bu fark hiç kapanmaz, Allah korkusuyla eriyen kalpler asla yanmaz. Açıyı fazla açmaman gerekir inan, Sonra görür seni, dost ile düşman, Derecesi oldu mu üç yüz altmış, Artık yakana küfrün mührü vurulmuş. Zamanın neresinden dönersen, bu sana kârdır, Geriye kalan sana gerçek yar mı desem yardır, Olmadı şu bandı geri sardır, Artık dünya senin başına dardır, Yetişemezsin zaman akıp gitti, Kalkmaz dediğin tiren kalktı, Seni bu düşüncesiz beynin yaktı, Daha dün senin alnın pek aktı… Baksana bu gün sana ne oldu? Yoksa gözlerin kör mü oldu? Şu asılsız çevren sana dar mı oldu? Bakıyorum etrafıma hiçbir hareket yok, Boğazın maviliğinden hiç eksilen yok, İşte vapurlar! Yerinde ilerleyen hiç yok, Balıklar teknesi, sandallar duruyor yerinde, Çok mu insan yatıyor şu engebesiz derinde? İnsanlığa “Ölümü sık sık hatırlayınız” diyor, On sekiz bin âlemin sultanı Peygamberim, Onun sunduğu hayatı yaşar gerisini teperim. Arkadaş! Bırak bu aslı olmayan hülyanı, Kur artık seni kurtaracak ebedi dünyanı! Keşke hep çocuk kalsaydım, denize girmeseydim, Büyümeseydim, oynamasaydım, düşünmeseydim, Dünyayı masum oyuncaklarıma bindirseydim, Güçlüklere karşı; hiç mi hiç direnmeseydim. Yo arkadaş! Bu söylediklerin çocukluk şakası, Yeter kestiğin yalanlar, bırak artık şu makası. Hâlâ kendini oyala dur; bir o, bir bu aşktasın, Düşünce dünyasını ayağa kaldıracak yaştasın. Üsküdar! Yaşlanıyorsun bırak eyyamcı yaşamını, Aklını başına al, adam ol, bırak bu gece hayatını, Sana mı kalmış yalan dünya, bu sömürü düzeni? Artık kopar at, hayatına zehir kusup seni üzeni. Rabbini hep zikret senin buna çok ihtiyacın var, Namaz kıl, oruç tut, gece gündüz O’na yalvar. Kendini bu yolda; zor da olsa diret ve sabret, İşte o zaman emin ol Allah sana verir basiret. Ey Üsküdar! Duy ve şâhit ol, vakit olmadan geç, Kendine gel, sorumsuz hayattan hemen vazgeç. Aralık/1989 İstanbul |