HANGİ?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Duvağı yok ki duyguların, bir su küresine hapsedilmiş yalnızlığın da ucu bucağı yok bir de gözlerinde yanılgı Tanrının… Asi bir yalıtılmışlığın parmaklıkları idi saplanan Züğürt tesellisi yarımların yarın olmaya aday Cüreti. Iskaladığın her muhbir hecede saklıydın: Sen ve gece ve devasa bir lanet Adlandıramadığın onca kayıtsızlık Zarf atan sadece postacının çantasında saklı bir kitap Elbette ayracı ölümdü satırların Ömür ile aramı küreyen Sevdalı beyitler. İçime saklanan çocuk… Yaftalanan her öznemde saklıydı dirayet Bir de yükümlülüklerim: İnsan olmanın meali idi aşk ve edalı teşbihi Öykündüğüm de değildi hani: Ne asi ne mavi ne de düşkün dünya nimetlerine. Bir hoş görüde kıstırılsaydım keşke. Keşke tek neferi ben olsaydım yıldızların ve şiirin. Oysaki keşkeler yoktu asla ihanet ettiğim Yalnızlığın surlarında Şehrin gizemine ait bir heceydim. Gülmeyi unuttuğum şehrin ışıklarında Gözlerimin y/andığı Sevdalı beyitler Bulutların nazarında nüktedan bir zerre Göğün arama giremediği düzlem Rabbime yakın evrene uzak; Aşka vakıf ama isyana asla. Lafügüzaf bir sevda muteber bir şarkıda Cilveleşen o nakarat yalnızlığımı topa tutan da Bir düzenek. Şivesi ölüm olan her gece Her gecede saklandığım, saklı tutum gizim Sözcüklerin de muadili Asla sıradan olmayan bir günce Yeltendiğim mutluluk Uzak rüyalar durağında asılı kalan ne çok ne çok Hece. İstifli olduğum kadar istikrarla sevdiğim bir edim Aşkla şiirlerin kesiştiği her iklimde Doğmayı sevdiğim günden güne Büyüyen umutlarım Unutulsam da uzak düşler durağında Sefil tanrısıyım ben hüznümün Rabbim elbette tek sahip çıkan. Her haşmetli heceyi baş tacı yaptığım Sevdalı bulutlar münazarası unutulmuş da bir günce Sözcüklerin iğfali Oysaki hepsi saklıydı yüreğimin cinnetinde. Kaybolan yas’ın muadili hangi yasa? Hangi yasa düşen imgelerin gözünden? Balçığı mı nefretin yoksa? Kindar yetişen nefsin de idamesi Satır aralığına gizlenen yalnızlık… Elbette ihbar ettim yasımı Yankısı duyulmayan bir şiirle de azat ettim Ömrün sefası da değildi cürüm bellenen Cefasına yenik düştüm bir kez düzenin Haznesinde saklı kürediğim beyitler. Sunumu ömrün: Ne bir temenni ne de teselli Ayrık otu dünün Sevdayı budadığım bir hoş görü Elbette yenik ve ezilmiş de değil cümlelerin hiç biri Soytarı ve hoyrat bir kıble kimine göre İçime yağan her hecede saklı maruzatım Ölümü mimlediğim o saltanat Kayıp dünyalar silsilesi Bir hörgüçte mi saklı yoksa hayatın özeti? Hani yola koyulduğun; Hani dokuz köyden kovulduğun… Kozası yandı matemin madem Düşlere çengel atan hangi kanca? Hangi safsata yenik düşülen? Hangi ayraç? Hangi, hangi özneyim ben? Özlemle kucakladığım yeni günde Saklı bildiğim o ihanet Tesellisi aşkın bir kaşık suda ölmeyi şerh düştüğüm Vuku bulan sancılı bir evre Kanatlarında ölüm meleğinin Kayıp da düşen bir yıldızdan bile alacaklı… Sefasını sürdüğüm her özlem Mihenk taşına dönüştüğüm Belki de hicvi yetim imlerin: Sarkacın hengâmesi Yumuk gözlerinde şiirin Gözlerimi alamadığım o pırıltı; İzafi olsa da mutluluğun tarifi Ben bir şiirde kazılıyım Öykündüğüm hangi minvalse Gidip de göremediğim Huzurun da alfabesi kaybolduğuma binaen Sür git hezeyanda dona kalan yüreğimle Ait olmadığım bir özgürlüğe baş koyduğum Bir sevdalı manzumeden ibaret madem dünyam… Bir ömür ıslıklandığım mı yalan? Yalandan uzak gönülsüz bir yorgunlukta Tek tutsak: Mil çektiğim her şiirde Yaftalanan bir sevdanın da uzamı Serpildiğim gönül gözü Yalansız seyrinde minnet etmediğim Bir d/okunuş Yalın ayak koştuğum rüyalardan firar eden Bir gülüş kadar sıra dışı. |