Ellerin*
Gözlerinden sonsuza bir yol uzanır gider,
Mesafeler dürülür, zaman yanar boşlukta. Bu şehirde bir adım belki bin menzil eder, Güneşle doğan yolcu karar kılar kuşlukta. Ellerin dipsiz gökten dünyaya düşen sarkıç, Bir sırrı fısıldar hep ezel bezminden kalan. Parmağının ucunda bir mucize; bir sarnıç, Suya kanarken susuz, yol bulmakta bir olan. Dilinde eskimeyen kelimeler dolanır, Yedi cihan kaybolur içinde bir cümlenin. Geceyi ağartan renk güneşlere boyanır, Kaybolur gece vakti kalbinde bir hâlenin. Adım atar ayaklar; nahif, nâzik ve nârin, Sanki bir kuş gurbetten yurduna kanatlanır. Altı üstüne gelir, yedi kat dibi yerin, Ölüler görürsün ki; hepsi de pusatlanır. Bir düşman kılıç salar ve bir kalem diğeri, Kelâm ikiye böler, denizi bir damlacık. Ezel kaydı muştular bir ebedî zaferi, İşitenler bilirler... bu nihâyet apaçık. Duyduğuna namahrem hadsiz hesapsız âlem, Sükûtundan sohbetler devşirmekte fâniler. Bulmayanlar hep yasta... unutanlarda mâtem, Hasretinde türküler, yokluğunda mânîler. Şüphesiz’de bir telaş, ölüm bir korkulu düş, Kapın binbir hâcetin derman bulduğu ocak. Son nefeste ilk sefer... dostun katında gülüş, Anne merhamet remzi, işte hakîkî kucak. Ankara / 2018 |