AKŞAM GÜNEŞİ...Hangi sunum? Hangi lahit? Hangi tasada saklı yankısı ömrün Vaveylası kayıp ruhun göğe attığı çalım Yarım skalasında öğretilerin Bir mağlubiyet Pişkin imgelerden taşan hakimiyet Kayıp kayıp uzaklara Defolu yalnızlığın bekası ısrarla. Dem vurduğun İlahi bir sancı Aşkın doğurganlığında Teneffüs edebildiğin her yarım dalya Öykünen bir mahcubiyet vurmuşken yüzüne Akşam güneşinde aldatılmış bir güzellik Koyuverdiğin her nidanın yürek burkan mirası: Doğasında hayatın ölümle dansı belki de Frakı kayıp mısraların telaşlı yolculuğu. Kaportası çöken şiirin uzantısı: Bulutlardan da hafif bir tını Duyulmazlığın ç/ağrısında vuku bulan Israrcı bir şarkı Kaçkın yürek Kerbelası özlemin Deşifre ettiğin her manivela Öğretilerin kabulü Çöken omuzlarında yasın Yasa gereği taşkın mizacın infazı. Şimdi şehla bir düş’e kurban verip Yetim hecelerin kırıp da inadını Bakracında yüreğin solan güneşin Son ricası belki de kaykılmışlığın icabeti Ömrü tek geçen hangi hüzün bulutu ise Seyrine doyamadığın yanılgıların Belki de alıntı mahiyetinde sanrı sandığında Beynamaz kanaviçelerin süt liman yalnızlığı. Ölümü karan, Yüreği kürekleyen Don’u iç burkan bir mersiye Baş koyup düşüp de yollara Bir elin parmağında binlerce hece iç içe. Savrulan bir feryat kadar ayyuka çıkan Refüze edilesi mizansende kayıtlı mizacın Ölümün acısı düşmüşken döşüne. Yeni bir yangın alırken nöbeti geceden İflah olmaz da hani: Yersiz yurtsuz bir hezeyandan arda kalan Son saniye ölümün vuku bulduğu Anlık bir hadise. |
Her şeyin sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olması dileklerimle sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Dr. İrfan Yılmaz. Bodrum.