HÂŞÂ
Ne hallere düşmüş asil milletim,
Elin yabanına Bey denmiş hâşâ. Üç kuruş görünce, görgüsüz soysuz, Herkese hitabı ’ Hey ’ denmiş, hâşâ. Davulla zurnayla düğün ederdik, Bir hediye alır, öyle giderdik, Org la dans ederek ’ AB ’ ye girdik, Tepinir dört adam, Toy denmiş haşa. Oğlan edepliydi kız terbiyeli, Değmezdi mahreme namahrem eli, Şimdi göbek açık, bir de küpeli, Babaya moruk der, huy denmiş hâşâ. Yiğidin narası top gibi patlar, Döt nala kalkınca açan kanatlar, Nerede Tuna’dan su içen atlar, Kuyruksuz sıpaya Tay denmiş haşa. Yok olmuş toprağı eşen boğalar, Ne çocuk sesi var, ne sürü, davar, Üç çökmüş samanlık, dört yıkık ev var, Yolu yok, suyu yok, Köy denmiş haşa. Televizyon, basın kuyuyu kazdı, Azalınca ahlâk, ’ Lûti’ler ’ azdı, Erkekmiş meğerse, gazete yazdı, Sanırsın güzel kız, Gay denmiş haşa. Telefon ceptedir, yazılmaz betik, Ziyaret, el öpme, çoktandır yitik, Göğüs, karın, surat, hepsi estetik, Kaşı ağdalanmış, Yay denmiş haşa. Hırsızlık kapkaççı, arttı zinalar, ’ Yamyam ’ der korkardık, ondan fenalar, Yıkılır depremde çürük binalar, Suçluyu bulmuşuz, Fay denmiş haşa. Gelir pastasından verilmez payım, Neyi söyliyeyim, neyi sayayım, Bir köşede kalmış, garip İsa’yım, Halimiz çok berbat, Vay denmiş haşa. |
Ders çıkarmak gerek şiirinizden...
Tebrik eder, saygılar sunarım.