Serseri
/Gül
dalıyım... İncecik./ Yağmur damlalarının düştüğü her yerdeyim. Tutsan kırılır , bıraksan solgun bir akşamüzeriyim. Bir buluta adanmış gözlerim, ve yalnızlığımın tutunacağı bir yaprak bile bırakmamış sonbahar. /Ömrümü bir kaldırım taşına bırakmışım./ .... Yürürken gece yanıbaşımdan ıslık ıslığa bir rüzgara teslim dudaklarım. Gençliğimi bir merdiven basamağında unutmuşum ve çocuklaşmışım yürüdükçe sokak aralarında. Yürü git diyorum kendi kendime. -Gidememişim defalarca- Defalarca toplamışım bavulumu. Sağ elim havada hiç gelmeyecek trenler beklemişim. Kazağımı astım gecenin bir anına. İlikledim gözlerimin karanlığını. Yusuf gibi düştüm kör bir kuyuya. Ve Züleyha gibi Hep bir yanımı dayamışım uçurumlara. Düştü gölgem... Üşüdü sokak lambaları. Kurtlar bastı soframı. Sensiz kimi kimsesi kalmadı hiç bir şehrimin. Kentin bomboş meydanında , gecenin orta yerindeyim. Elimde kağıt kalem küflenmiş bir mısra yazıyla kendimi aramaktayım lunaparklarda.. /Çöpçüler süpürüyor çocukluğumu merdiven basamaklarında ./ Sol yanımı deşiyorum, kırağı düşüyor saçlarıma. Ama gerçek acı bu değil sanki. Belki de ucube bir odanın kıyısında duvarlarda yumruk izlerimdir aşk dediğin. Bugün de yağmur yağıyor kaldırımlara. Üşüyor bir serseri Atatürk heykelinin yanındaki bir bankta. Ahhh!!! Üşüyen bir serseri, bir bankta, yokluğunun gölgesiyle örtüyor üzerini... Buysa aşk; acısı ödenmiştir. Üstü kalsın tüm ayrılıkların ... ..................................................................... bkrçkmk/ocak2017urfa . . |
Yağmurda daha bir...