Ben olsam aşkı böyle yazmazdım
İçimde sana söyleyemediğim küfürler birikiyor.
Seni kusuyorum el değmemiş akşamlara. Yanımdan gelip geçen herhangi bir suretten ibaret aklımda kalan yüzün. Bir eskiciye bırakıyorum yok pahasına sana dair hatıraları. Sen bilmiyorsun. Sayrı yalnızlığımda sürgün ünlemler. Dağlanmış dilimde cümleler lâl. Her sokaktan bir kez geçiyorum artık. Dönüp dolaşıp kendime çarpıyorum sana rastlamamak için. Adresini sormuyorum seni tanıyanlardan. Hiç yürümediğin yollarda kayboluyorum. Gökyüzüne dokunmuyorum artık dalıp dalıp. Yorgun güvercinler soluklanıyor omuzlarımda. Sırılsıklam bir mevsim yapraklarını döküyor, zaman soyunuyor içimde sancılarını. Cebimde şiirler ıslanıyor, kırgın umutlar kaybediyor yolunu avuçlarımda. Hiç bilmediğin şehirlere karışıyorum. Olmadığın kentlerde sensiz daha bir kalabalıklaşıyorum. Henüz bitirmediğim bir şiirin omuzlarına dayıyorum başımı. Böyle böyle iyileşiyorum. Seni susarak… Ben yaralarımı bırakıyorum düşlerimin zindanında. Sen ise yine en acıyan yerimden vuruyorsun durmadan. Ciğerlerim sökülüyor. Kan tükürüyorum seni hatırlatan zamanların tam ortasına. Adını “yaşamak” koyuyorum nefes alıp vermelerimin. Bu şiirin her kelimesini sen yazdın aslında. Tebrikler… Ama ben olsam aşkı böyle yazmazdım. Ben ölsem bu kadar acımasız olamazdım. Hiçbir cinayet aleti kullanmadan seni öldürüyorum bir daha bir daha… Kılım kıpırdamıyor. Sonra bulanık bir suya adını yazıyorum. Damlalar tiksinerek siliyor ismini. Toprak gibi artık su da kabul etmiyor cesedini. |