Sürünüyor, ölmüyorum...
Karanlıkta meşgalem nedir benim?
Kurtulmaya namertçe göğüs gererim Kaygısızca fenerden uzakta hürriyetim Kullanmaya hiddetle razı şefkatim Sürünüyor ölmüyor Sürünüyor, ölmüyorum… Bileklerimden sıyırır kan kokusu Bedenimden de düşürür yol korkumu Bileylemeye ne lüzum der göz durumu Bileylemeyin zira keskinim vede duru Bütünleştim artık salın cengaver ruhumu Sürünüyor ölmüyor Sürünüyor, ölmüyorum… Tanımadım şekerdeki tadı damağımda Tutamadı eldiveni ellerim sormadımda Tutamadı zira kendi bağımsızlıklarında Tahayyülümde dahi hatrına kurmamda Sürünüyor ölmüyor Sürünüyor, ölmüyorum… Özenmeyen bir beden bende Özenmemek zira devadır derde Örtmekse üstü onların delice Özlerim soğuk toprağı yerde Özlerim toprağın tüten nefretini beldede Sürünüyor ölmüyor Sürünüyor, ölmüyorum… Sisin bu… önümü saran ipi, sesi Süs misali ilerde duran dağ silsilesi Sol sağ görkeminden yok kesintisi Siste dahi görünen heybetli kendisi Su misali berrak yüreğin pek cesaretsi Hürriyetini belli eden şu sıra dağlar Hasletim sende vatan belle ki şu ah-ı topraklar! Hoyratlıktan mağlup olmaya lüzumlarımı var? Hoş bir manzara… elimde sıkma kehribar Hasbihal sonra… güneş, kızıllığını genişçe yayar... |