An Hazinesi
Yaşanmışlık, daha yakın zamanlarda,
O anki yaşanmışlığa, yaşanmışlıkta ki o ana dahada mı olursun yakın? Zaten yakın zamanda an hazinene kattığın yaşanmışlığı bir gölgelik ağacın kucağına götürdüğünde, Seninle beraberdir zaten o hazine hep, Arada sen açarsın, arada da kendi kendine açılır, Bazen gökyüzüne tekrar dönemeyen bir yıldız gibi kederli, Bazende benekli noktaların arasından sığışıp, kan kırmızısı kiraza kavuşmak misali şehvetli, Kederli anıları istemezsin etmek hatır, Keşke olmasaydı kan kırmızısı kiraz misali şehvetli anılarında anı, Hangi şahsın arzusu? Gönülünün gönül ettiği anı amaresini kalem erkabının cümlesine koyacağı noktada çıkarmak! Söylemiyle kesildi kesilecek nefesi, Bana bakmasından evvel son kelimeleriyle göz göze gelmesi, Oldu mu bir akan gözyaşlarınında tadına varmasıyla, Hal şu ki bu ve benzeri durumlarında katılması hazineme, Dahada çok hitap ediyor havanın bulutlarla bezenmesi dileğime, bir an önce... Kanadı kırık serçenin gözyaşları misali akan yağmurun gökyüzünde dans etmesini izlemek, Azda olsa tadına bakmak... Tadına bakıp cânımın iç hararetini gidermek... Yerin derinliklerine kadar uzanan, bir piyanonun sesi, Tez çok keskin... kesen, güzelliğin... Mahrumsun her şeyden, peki ya nedenin? Sana ne yaptılar? Hüznünü anlattı bana hüzünlü bir o kadar, Senin sesinmiş anladım sessizlikte büründüğünü ne kadar, Lütfen, uzat elini çıkalım mı artık buradan? O bekliyor, bak! Sana sesleniyor yukarıdan, Buraya saklandın saklanmanda var mıydı sakınca? Belki vardı... belkide yoktu. Bilemezdim haklınca, Bu olandan evvel sordun mu ona: Son dileğin nedir? Eyleminden demini kesmendir, sebebi neyde... nerde, Soramadın, çünkü içinde bir yerlerde... Sözü başlamadı bile hiç bir şey değişmeyecekken, Ansızın... sessizliğe büründü fırtına gelecekken, Geldi sonra... ardından kimisini götürdü kimisini değil, Geride kalanların tekrar buluşması ne hoş! Piyanomun eşliğinde elimi tutman, Karşılığında dans etmemiz durmadan, coş! Akan gözyaşlarını boynuma dolanarak hafifletmen, Olanlar için üzgün bu fani beden zarif ve ince beline sarılarak, Bir hasbihal kalbinle el ele körükleyerek yanan ateşi, Gün batımı kızıllığıyla göz göze hatırlar mısın aramızdaki hoşbeşi... Damlanın toprağı sevindirmesini görmek sahi, Anılarımın son bir kez daha canlanmasına değil mi kafi? Bir döngü misali ben gidiyorum lakin onlar kalıyorlar... |