VUSLAT...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Köstekli saatin ihbarı bir düş’üm Düşse düşse gözlerimden Efkârlı iç sesimin balta girmemiş rüyalarında Aşkın hümayunu serkeş bir vecizeden hallice Şiirin aşk hali her dizesinde Batıl yüreğin bonkör masallardan çaldığı Düş perisi imgelerimle… Bulutun siyahına özlemimi tetikler mevsim Belki de mevsimin dününü anar geçmişim: Her benlik karede izdiham Yorgun yollardan arda kalan onca nizam Beyhude bir serzeniş altı üstü Gönül panayırında afakın tecellisi her hece Senkronize edilmiş hüzün kadar Sesi yükseklerde her bitimsiz yangının Bir tek kıvılcımı dağlar da dağlar içten içe; Sönmeyi unutmuş bu aşkın neferi. Varsa yoksa bir yanılgıyım İşin özü aşka dair bir serzeniş Ufkunda gözlerimin çatallı sesine hayran Sevda imlerinin de raks ettiği balyalarca hazan. Gönülde temsili bir resim: Göğüs kafesinde ürkek bir serçe Başı bağlanmış işte baharın Belki de yanılgının ta kendisi. Sür-git mutluluğun da izahı yok asla: Bazen küskün bir çiçeğim Bazen azabın ta kendisi Kabrinde yasınla dolu Bir ölü kemancı hatta ve hatta Ruhu yorgan misali Notaların üstünü örtmüşken Bu sadece benim mi, Demeyi özleyen bir şarkı, Nakaratı bitimsiz bir nifak daha sokarken Her perde arkası hüznü biteviye Tetikleyen. Ağır basan ağırdan alan Bir baş ağrısıyım Aşkın dayattığı Belki Tanrının hepten uttuğu Her isyanı da yâd edip Tövbelerle yıkarken ruhumu İlla ki İlahi Aşka dönük yüzüm: Her yorgun nefer gibi Her bedbin şiirde süzülen mısraları Üfüren bir hezeyan Çatık kaşlı olmaksa varlığın kalkanı Sevdiğim kadar sevgiyi de baş tacı edenlerin İfratı belki de kendi kazdığı kuyuya düşen Aşk meleği. Her karede her surede Her edimde ve her yürekte Soldan sağa saydığım adımlarım Adımın dahi anılmadığı dost meclisleri. Ne firavun ne de şehzadesi ömrün Ne yankısı ne de çığ gibi büyüyen sessizlikle Nasıl da için için eririm Ben ki; Aşkın ta kendisiyim: Miadı dolan düşlerimden sızan; Yokluğumu her daim kâbusla anan Yana yakıla hangi vecize ise İçime dönük yüzünde efkârın Satılmış ruhlardan nasıl da uzağım. Şimdi Pişekâr bir acıyı dillendirir de Dinlerim sesini evrenin Seyrüseferinde bunca özlemin Aşkın da ta kendisiyim: Hüzne biat bir serzeniş Yıkadığım gök yüzünde yaşlarım kadar sırnaşık… Sözcüklerin çılgın bir hurafe olduğunu söylüyor Beyitler… Hani çemkiren isyanında münafık ve aymaz ruhların da Varlığına söz geçmezken Bir de istikrarlı acıların yaftaladığı onca mazlum; Onca yangın; Devasa düş çukurlarında Gömülü keramet Ve yılgın dürtülerde konuşlu Kimince sakil dirayet. Yobaz bir rota belki de Aşkın hacmine yenik düşen Sivri dilinde lanetin Sonlanması mevzu bahis dahi olmayan Onca sürrealist reçete: Hani efkârın yansıdığı; Hani yalanların sonlanmadığı Artık ne ise geride kalan düş pazarında Satılığa çıkmış asalet Dirhem dirhem çürümeye yüz tutmuş basiret. Gök de tembihli mi ne? Şimdiden sıcak bastı Baharın tutkusuna yenik düşmüşken Mart değil mi ki kapıdan baktıran? Kovduk kovalı rahmeti, yüreği belki de Solgun çehreyi al basmışken İndinde yüreğin kayıp bir meal mi ne? Haşmetli sevdaların göz bebeği özlem: Sözüm ona vuslat olacaktı Bahara denk düşen. Yürekli bir haykırış benimki; Zanlı bir tarife değil Bilakis onurun ta kendisi Elemden kaçış olmasa da Neyime gerek mutluluk, dercesine Sürrealist bir vurgulama daha damga Vurmuşken isli yüreklere Hele ki konuşlu isyan Vaveylası mevsimin düşmüşken gözümden. Çiy tanesi kayıpların reçinesi Belki mağdur olacak her yeni gün Belki bağdaş kuracağım daha nice hüzün: Balyalarca ihanet Devşirip de yalanları Doğrudan yana taviz vermediğim Olsa da bir rivayet kimince Demli tutukluğum Aşka ramak kala göğün tetikli rahmeti Yağmazken iblisin tenine. Efkârı bitimsiz bir cümle olmayı Dilemedim ben Ne de karaçalı misali yorgunluğum Ve yaftalan ruhumla tezat Devranın kuyruklu yalanları. Hakkın rahmetine kavuştu kimi ümidim Yangındandı ilk acılarımı kurtardığım: Zamanıdır, azizim: Basılı tetiğine özlemin Sırasıdır yüzümü döndüğüm efkârın O kırık asa aşka takılı yürekte İbrazı hüviyetimin. Şanlı bir zafiyet belki de yalnızlığın Alt üst etmiş benliğimde Bilfiil dayattığı endamlı düşlerimin. |